
Kurtlar Vadisi Pusu'da büyük savaş başladı
Aklıma bir soru takıldı, daha doğrusu bana soran birkaç yabancı yatırımcıdan sonra soru kafamda şekillendi; sizce Turkcell'in mi yoksa Türk Telekom'un mu piyasa değeri daha fazla olmalı?
Konuyu araştırmak istiyorsanız, detay da vereyim; bugün itibariyle Türk Telekom'un piyasa değeri 12.4 milyar dolar, Turkcell'in piyasa değeri 16.9 milyar dolar. Peki hangisi daha değerli bir şirket olmalı? Hiç yorum yapmadan sorgulamayı size bırakıyorum.
Yurtdışında uzun yıllar yaşayan bir arkadaşım geçtiğimiz günlerde bana detaylarını da anlatarak yıllar önce ABD'de yaşanan "yüksek kira getirisi" oyunundan bahsetti. İlk önce bana fazla "olur" görünmedi fakat sonrasında şahsen müşteri havasında yaptığım birkaç denemede, dikkat çektiği noktanın çok önemli olduğunu yaşayarak bizzat test ettim.
Peki "yüksek kira getirisi garantili" ifadesi bize nasıl zarar verebilir?
Hemen arz edeyim. Bir işyeri almak istiyorsunuz, değerini nasıl ölçersiniz? Oradan elde edeceğiniz kiranın verdiğiniz parayı size ne kadar zamanda geri döndüreceği üzerinden bir hesap yaparsınız ve ona göre karar verirsiniz. Bu detay sonrası gelin bir simülasyon yapalım. X'in 100 birime satmak istediği bir işyeri var. Satışa çıkarıyor ama gerek çevredeki kiralar gerekse binanın özellikleri değerinin 50-60 birimi geçmesine izin vermiyor. Aklına dahice bir fikir geliyor. En yakın arkadaşına orayı rayicin oldukça üstünde bir miktarda kiraya veriyor. Göstermelik olarak 1 yıllık kira kontratı yapılıyor ve daha sonra gazeteye yüksek kira garantili işyeri ilanı veriliyor. Siz ilana cevaben oraya gidiyorsunuz, işyerini görüyorsunuz, "Bu kadar etmez" fikrine sahip olmanıza rağmen yüksek kira getirisi üzerinden bir hesap yapıyorsunuz ve kısa sürede geri dönen paranız gerçeğine kapılarak alımı yapıyorsunuz.
Aradan bir süre geçiyor, kiracı çıkıyor ve siz yeniden kiraya vermeye kalktığınız zaman gerçekle karşı karşıya geliyorsunuz. Talip olan kiracıların teklif ettikleri rakamlar, sizin içeride bulduğunuz kiracıdan oldukça düşük. Hatta o rakamlardan kiralık ilanınıza bakmaya gelen bile yok.
Sevgili dostlar, yukarıdaki örnek Amerika'da bir dönem çok yaşanan ve "Ödediğim taksit ile aldığım kira aynı" noktasında birçok insanı yüksek fiyatlardan alıma teşvik eden bir yapıyı anlatıyor. Aynı sistemin Türkiye'de boy göstermeye başladığını gözlemlemeye başladık. Bu noktada bir detay belirtmem gerekli, bu yazıdan "Bu ifadeye sahip olan ilanların tamamına aynı gözle bakmak gerekir" anlamını çıkarmamak gerekli. Her konuda iyi ve kötü olabileceği, her kavram yanlış uygulamalara çekilebileceği gibi bu ifade de yanlış amaçlarla kullanılabilir. Bu yazının amacı size sistemin ne gibi boşlukları olabileceğini göstermek ve dikkatli olmanız gereken noktalara işaret etmek.
Sonuç: İster işyeri, ister ev olsun yüksek kira getirisi hatta ödediğiniz taksitlere eşit kira getirisi gibi tekliflerle karşılaştığınızda, durup, düşünmeniz gerekli. Gerçekten daha önceki örneklerimizde de incelediğimiz gibi değerine göre daha yüksek kira getirisi olan ev-işyerleri olabilir. Olabilir ama görevimiz sizleri bütün olabileceklere karşı uyarmak ve bir tane dahi olsa tekrarı olmaması için yaşananları ve yaşanabilecekleri sizlere aktarmak.
***
Bundan sonra dolar borçlanmak hala kârlı olmaya devam edebilir mi?
online hizmetler
Vatandaşlık hizmetleri |
Emniyet |
Vergi dairesi |
Sınav sonuçları |
Trafik |
Sosyal güvenlik |
SSK |
Emekli Sandığı |
Bağ-Kur |
Türk Telekom |
Ulaşım |
Belediye hizmetleri |
Milli Piyango |
********************
Dünyanın genetik konusunda aldığı yol değişen dünya düzeninde değişmeyenlerin kontrol edilen olarak kalacağını gösteriyor. Türkiye'de zihinsel devrimi en kısa sürede başlatamazsak yeni dünyada kendimize yer bulamayız.
Değerli dostlar, Türkiye neleri tartışıyor? Kim, kime ne demiş, ne açıklamış, devlet kimin ve kimin eline geçiyor, kadınlarımızı eve kapatalım mı, manken kiminle oldu? Kısacası; gündem inanılmaz yoğun ve "derin."
Peki dünya neyi tartışıyor? Aya site yapalım mı, genetik bilimi nereye gidiyor, sentetik gen ve sonrası. Nanoteknoloji...
Sonuç1: Dünyanın özellikle genetik konusunda aldığı yolu duydukça, anladıkça ve bizim kısır gündemi düşündükçe, değişen dünya düzeninde değişmezler olarak nasıl kontrol edilenler olma yolunda azimle ilerlediğimizi anladım. Dünya ile aramız hızla açılıyor ve biz hala Osmanlı'ya matbaayı sokmayıp yok olmasına yol açan zihniyetin kalıntıları ile savaşıyoruz.
Peki özellikle genetik konusunda dünya nerede?
Sizi fazla sıkmadan, elin oğlunun neler yaptığından bahsetmek istiyorum. Aldığım notları aktarayım:
* Özellikle ABD'de devlet destekli yürütülen insan genomu projesine karşı özel sektörde müthiş bir atak var.
* İngiltere, ABD'den sonra bu konuya özel ve devlet anlamında an fazla fon ayıran ülke. İngiliz araştırmacılar da ciddi yol almış durumdalar.
* Özel sektör içinde en dikkat çeken firmalardan biri Celera Genomics ve arkasındaki isim devlet gen projesine kafa tutmasıyla öne çıkan Craig Venter.
* Hatta özel şirketlerden biri olan Celera ve bağlaşık şirketler o kadar ileri gitmişler ki; yapay bir hayat formu, daha doğrusu sentetik kromozom yapmayı başarmışlar.
* Aralarında Nobel ödüllü Hamilton Smith adlı bilim adamının da bulunduğu 20 kişilik ekip, tamamen laboratuvar kimyasal malzemeleri kullanarak, 580 bin çift genetik şifre içeren 381 geni birbirine ekleyerek yapay kromozomu elde etmişler. Burada önemli bir tartışmayı da aktaralım; bu yapay hayat formu bir bakteriye enjekte edilip onu ele geçirip, kontrol ederek gelişiyor. Yani beden istendiği gibi şekillendirilebiliyor ama ruh, yani canlılık için bakteri kullanılıyor.
* İnsan genomu projesi 1990 yılında resmi olarak başlıyor. 1990 yılında Türkiye'de nelerle uğraştığımızı lütfen düşünelim. Bugün kamuoyuna açıklanan sonuçlarından bildiğimiz kadarıyla insan genomu tam bir matematiksel tabloya dönüştürülmek üzere. "Ne olur" demeyin. Şöyle izah edeyim; karşınızdakinin yaptığı biyolojik silah hakkında en küçük bir fikriniz dahi olamadan sizi silebilirler.
* Aynı şekilde bu çalışmalara paralel olarak farmakogenomide, yani insanın gen yapısına uygun ilaç geliştirme alanında da inanılmaz adımlar atılıyor. Şimdi bunu yine tersten düşünün; biyolojik bir savaşta düşmanınız nerede duruyor?
* İşin daha da ilginç yanı Amerika ve İngiltere'de bu projelere para yatıran şirketler, genelde ülkenin en büyük holdingleri ve bağlantılı şirketleri. Aklıma bizim büyükler geldi. Daha geçen gün bir bayan holding yöneticisi ne kadar çok market açtıklarını anlatıp, televizyonlarda aferin bekliyordu. Gerçekten aferin; vatandaştan malı vadeli al, rafa koy peşin sat, ürünlerin çoğu ithal olsun, yerli halkı hizmet sektöründe asgari ücretle kullan, sonra çıkıp "Ne kadar büyük yatırımcıyım" de! Finansal entelektüel birikim yok ki. Herhalde Türkiye'deki büyük şirketlerden birinin kapısına böyle bir proje ile gitseniz, "Arsa yok mu kardeşim üstüne bina yapalım" diyerek kapıdan kovarlar. Biz değil miyiz; elimizdeki bütün teknoloji odaklı telekom şirketlerini üç kuruşa yabancıya satan.
Sonuç 2: Gördüklerime, duyduklarıma ülkem adına çok üzülüyorum. Özellikle dünya genelindeki bilimsel genleşme hakkında aldığım notların çok küçük bir bölümünü sizlere aktardım. Ha "Boş ver bunları kardeşim" diyorsanız, gelin o zaman tartışalım; laik miyiz, değil miyiz. Kızlarımızı eve nasıl kapatırız? El sıkan kadınlar cehennemlik midir? CHP mi yoksa AK Parti mi? MHP'ye de dava açılsın mı? Avrupa Birliği ne dedi?
Sonuç 3: Hep birlikte kamuoyunu değiştiremez ve ülkede zihinsel devrimi en kısa sürede başlatamazsak, inanın yeni dünyada yerimiz yok .
Son söz: Genetik hakkında benzer bir yazıyı daha önce de başka bir yayın organında kaleme aldım. Özellikle tıp camiasının üst düzey yöneticilerine Referans yoluyla daha da kolay ulaşabileceğimi düşünüyorum. Bu yazıyı okuyan ve genetik alanında "Bu ülkede bir şeyler başlatalım" diyen herkese kamuoyu oluşturmada-herkesle iletişime geçmede elimden geleni paylaşacağımı buradan belirtmek istiyorum. Bir şeyler yapalım lütfen .
![]() | |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Devrimlerin her biri, ulusun emeği ve hakkı ile gerçekleşmiştir.
Cumhuriyet Savcılarımızın, devrimin gerekleri etrafında, en kıskanç ve uzakları gören hassas nöbetçiler olmalarını, asıl görevlerinden sayarım.
Mustafa Kemal Atatürk
Activities
|
---|
Ercan Akyol
![]() |
ERHAN GÖKSEL/verso haber
*TÜRK HALKI ARTIK SİYASETİ VE SİSTEMİ SİLKELEMELİ *
İnsan dünyaya geldiğinde yumuşak ve esnektir, İnsan öldüğünde sert ve katıdır, Bitkiler canlı iken yumuşak ve körpedir, Bitkiler öldüklerinde çürük ve kurudurlar. Demek ki sert ve bükülmez olan ölüme aittir, Yumuşak ve esnek olan hayata aittir. Sert ve kudretli olanlar yere çakılır, Mütevazı ve yumuşak olanlar yükseklere çıkar.