30 Eylül 2008 Salı

hiti kralı-bektaşi ve ciziyorum..

Hitit Kralı bundan 4 bin yıl önce yargıçlara çağrıda bulunuyor:
...Bey için iltimas yapmasın, erkek kardeşine, kız kardeşine, arkadaşına iltimas yapmasın. Hiç kimseden rüşvet almasın. Haklı bir davayı kaybettirmesin, haksız bir davayı da kazandırmasın. Doğru ne ise onu yapın...

bektaşi fıkraları..

Doğru söz!

Bektaşi içiyormuş. Kendisine, “Sarhoş olmaktan korkmuyor musun” diye sormuşlar. O da, “Hayır, benim sarhoşluğumdan kimseye bir zarar dokunmaz ki. Siz asıl içmeden sarhoş olanlardan çekinin” diye cevaplamış. Karşısındakiler merakla, “Kim onlar?” diye atılmışlar. Bektaşi cevaplamış: “Bunlar bir takım sonradan görmelerdir ki, ellerine dünya malı geçtiği için ne oldum delisi olurlar.”

İtibar

Softanın biri Bektaşi’nin önüne geçmiş: “Ey erenler iyisin, hoşsun, ilim, irfan sahibisin bir de oruç tutup, namaz kılsan, bizim nazarımızda da itibarın olur o zaman” demiş. Bektaşi gülümseyerek: “Sizin nazarınızda itibar kazanmak için, Tanrı önündeki itibarımı zedeleyemem” diye yanışlamış.

Aldatmak

Meyhanelerden çıkmazmış hiç. İçkisini içer, geç vakitte naralar atarak evinin yolunu tutarmış. Ne çocuğuna, ne eşine, ne anasına babasına ve ne de çevresine hayrı dokunmuşmuş. “Ayyaş Hamdi” böyle bir yaşamın sonunda rahmetli olmuş. Cenaze namazı kılındıktan sonra imam sormuş: “Merhumu nasıl bilirsiniz?” İyi insandı... Kimseye kötülüğü olmadı... Toprağı bol olsun... Benzer cevapları duyan Bektaşi sabredememiş ve yanındakinin kulağına fısıldamış: “Bizi neyse de, Allah’ı da aldatmaya yelteniyorlar.”
ercan akyol./haslet soyoz.ciziyorum!!!

Yiğit Bulut

Amerika falan hikaye Türkiye'de de büyük bir hesap çıkacak

Bayram filan dinlemem yazmaya devam ederim. İyimserler, hatta biz "Dünya değişiyor, kapitalizm çöküyor" derken bize kızanlar, kızmaya devam etsinler. Evet, Amerika'da şu kadar zarar olmuş bana hikaye! Ben Türkiye'ye bakarım. İşte hesabı, bu hesabı kim ödeyecek, daha açıkçası 2003-2007 arasında ödediğimiz ballı paranın hesabını kim verecek? Hangi ballı para mı? Hemen arz edeyim.
2001 sonrası oluşan tehdit algılamasının 2003 yılından itibaren petrol fiyatlarına yansıması ile 30 dolardan başlayan hareket, ilk etapta 70 dolara son olarak da 80 dolar üzerine çıktı. Bu süreç yaşanırken dünya sermaye piyasalarında 1'e 10'a varan hareketler oluştu. İki örnek vereyim; İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB), 10 binden, 58 binin üstüne, Bovespa 8 binden 62 bin 500 bölgesine taşındı. Bu hareketlere Amerika'da, Rusya'da, Çin'de, Arjantin'de oluşan trendleri de rahatlıkla ekleyebilirsiniz. Peki dünya genelinde yüksek petrol fiyatından ortaya çıkan para piyasalara yağarken, Türkiye ne yaptı?
Sıcak para kazandı
Faizleri indiremeyerek, akan fazla para ile kurun aşağı basıldığı bir ortamda sıcak paraya yıllık yüzde 30 ila 40 arasında getiri sağladı. Bu para kimin cebinden çıktı? Sizin, benim, kısacası Türk halkının. Bu noktada yaşanan operasyonu veriler ile örneklemek istiyorum.
Yurtdışından yüzde 3-5 arasında dolar bazında borçlanıyorsunuz, bu parayı Türkiye'ye sokup YTL'ye çeviriyorsunuz, kuru bu giriş ile aşağı bastığınız gibi, dünya üzerinde olmayan yüksek faiz ile YTL üzerinden kazanç sağlıyorsunuz. Aynı operasyonu borçlanma dışı kendi kaynağınızla da yapabilirsiniz. Borç kısmını maliyetin ne kadar düşük olduğunu vurgulamak için belirttim. Peki yukarıdaki operasyon yapılırken, bizim resmi makamlarımız ne yapıyor? Laf salatası yapıp, varlıklarımızın sıcak para tarafından transfer edilmesine sadece bakıyorlar.
Yukarıda, 1.77 seviyesinden gerileyen kuru ve düşürülemeyen faiz grafiğini birlikte görüyorsunuz. Kur gerilerken yüksek kalan faiz sıcak paranın kârını katlıyor. Oyun çok basit ve karşı koyulması çok kolay olmasına rağmen yapılan hiçbir şey yok.
Hesabını kim verecek
Sonuç 1: Daha önceki yazılarımda sizlere 2003-2007 arasında Türkiye'den yıllık yüzde 30 getiri sağlayan Yunan emeklilik fonu örneğini aktarmıştım. Bu, büyük operasyonun küçük parçası.
Sonuç 2: Bu noktada "Merkez Bankası faizi indirsin" diyenlere ve "Bir şey olmaz" diyenleri de anarak; Türk kamuoyuna sormak istiyorum; "Yeter mi?" Yukarıda anlattığım soygunun hesabını kim verecek?
Son söz: Amerika'yı bırak Türkiye'de iyi görüntü altında olana bak.

İşte AROG'dan ilk görüntüler!
Cem Yılmaz'ın olay filminin bu kayıtları ilk kez yayınlandı.

--------------
Günlük gazetelerden haber özetleri. www.cnnturk.com'dan alınmıştır.




Süleymaniye gizli raporu
Süleymaniye’de Türk Özel Kuvvetleri’ne mensup 11 asker ile 13 sivilin ABD kuvvetlerince tutuklanması ve başlarına çuval geçirilerek sorgulanması olayına ait bir belge de, Ergenekon İddianamesi’nde yer aldı.



Selimiye'ye havan topu
Karacaahmet Mezarlığı'na kurulan mekanizmadan 4 havan topu mermisi atıldı. Bir belediyenin ek binasına isabet eden mermilerin asıl hedefi Selimiye Kışlası'ydı



Darbe günlüklerinin pabucunu dama atan vahim belgeler
Bu sözleri 2003'te bir kuvvet komutanı söyledi: 1-1.5 sene içinde radikal kararlar almak zorundayız. Hükümetten halkın ümidinin kalmaması lazım.



Gizli tanık skandalı

Adının yazıldığı bir başka belge dosyaya eklenince Ergenekon'un 12 gizli tanıdığından biri deşifre oldu.



Hedef askerdi
İstanbul'da dün teröristler Karacaahmet Mezarlığı'na havan topu düzeneği kurup ateş etti. Toplardan biri Üsküdar Belediyesi Temizlik İşleri Binası'na isabet etti. Binadaki 100 işçinin yarım saat önce işe çıkmış olması bir faciayı engelledi. Uzmanlar, "Asıl hedef 500 metre ötede bulunan 1. Ordu Komutanlığı'ydı" diyor.



Gizli tanık rezaleti
Ergenekon’da gizli tanık tartışması sürerken, avukatlara dağıtılan CD’lerde söz konusu kişilerin tanıkların çok da “gizli” olmadığı ortaya çıktı. Gizli tanıklardan birisi, delil CD’lerinde deşifre edildi. Ergenekon iddianamesine dayanak olan 441 klasörün içinde, gizli tanık olarak dinlenmesi istenen ve terör örgütü PKK’nın yöneticisi olmak suçundan bir cezaevinde hükümlü bulunan H.B.’nin kimliği hakkında açık bilgiler yer aldı. Oysa gizli tanığın 8 Ocak 2008 tarihinde yürürlüğe giren Tanık Koruma Kanunu çerçevesinde korunması gerekiyor.



‘Geleni geçeni durdurur keyfi arama yapardı’
İstanbul Bahçelievler’de mahallesindeki bir genci sokak tartışmasında öldüren çevik kuvvet polisi Mustafa Atasoy’u bölge sakinleri ve olayı görenler anlatıyor



Hedef Selimiye
1. Ordu Komutanlığı'na havan saldırısı düzenlendi. Topun eski olması faciayı önledi.



Toplum CHP'den uzlaşma bekliyor
Genelkurmay ile Çankaya Köşkü'nü hedef alan açıklamalarıyla tepki çeken CHP Grup Başkan Vekili Kılıçdaroğlu'na yönelik eleş-tiriler sürüyor. Siyasiler ve sivil toplum ku-ruluşları, anamuhalefetin kurumlar arası uyumdan rahatsız olmasına anlam veremezken, uzlaşma çağrısı yapıyor.



Hedef Koçman mıydı?
Üsküdar'da meydana gelen patlamada asıl hedefin o an Selimiye Kışlası'nda içtima alan 1. Ordu Komutanı Org. İsmail Koçman olabileceği görüşü ağırlık kazandı. Havan topları kışlaya ulaşmadan patladı



Türküm, doğruyum, çalışkanım
‘Nöbetçi golcü´ yeni sezona da müthiş başladı, Budapeşte´de attığı 4 golle Teknik Direktör Aragones´in vazgeçilmezi oldu.



McCarthy beş tane Güiza eder
Blackburn'de Türkiye'yi başarıyla temsil eden lejyonerimiz, "McCarthy, Güiza gibi ceza alanı golcüsü değil. Müthiş süratlidir. Duran toplarda çok etkilidir.



Şimşek, cari açığın çaresini değil ama sorumlusunu buldu: IMF

Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, cari açığın IMF programlarının yan ürünü olarak ortaya çıktığını söyledi. Bakan Şimşek, IMF'nin en önemli enstrümanlarından biri olan faiz dışı fazlaya değil genel bütçe dengesine bakılacağını dile getirdi...

Turkish Daily News

Üsküdar'a atılan bomba araştırılıyor
Polis patlamanın meydana geldiği yerde araştırmalarını sürdürüyor

17 Eylül 2008 Çarşamba

borsada ve siyasette teknik analiz..

halil recber /teknikanalizim.com
31.500 çok önemli
AIG’nin kurtarılmasıyla güne güçlü alışlarla başlayan borsalar, gün içinde İngiltere’deki bir mortgage şirketi ile ilgili ‘zor durumda’ haberleri ve Rusya’dan gelen benzer negatif haberlerle satışa döndü.
Bu nedenle Rusya borsasında işlemler dahi durduruldu. İMKB de, ilk saatlerde 35.000 denemesi yapmasına rağmen günün ikinci yarısında sert satışlarla bir günde neredeyse yüzde 8.5’lik bir dalga yaşadı
.
*Geldiği nokta itibariyle endeks son 5 yıllık yükselen trendini şimdilik ihlal etti. 31.500’ün altındaki seviye 2006 yılı dip noktasıdır. Burada iki günlük daha kapanış olursa bu çok kötümser bir dönemin başladığına işaret olur.
Destek: 32.000 -31.700 - 31.500. Direnç: 33.000 - 33.800 -34.500
************
yigit bulut/vatan
İşgalciyi, din tacirini ‘kanuni’ hale getir, sonra bize kız!
Deniz Feneri için “kanuni” düzenleme yap, insanların “dini” duygularıyla onların varlıklarını elinden alıp, cebe atanlara “Gerekirse vergi bile vermeyin” cinsinden numaralar çek, sana oy versin diye “devletin arazisini” işgal edene “seçim öncesi” kanun çıkar, 2B diye “ormanları talan edenlere” izin ver sonra da “Neden bunları yazdınız?” diye “gazetecilere” kız! Yok, yazmayalım, özür dileriz! Hepimizin “ortak değerlerinin” siyasi rant uğruna yok edilmesini seyredelim! Sonra da “yeni toplum” içinde kaynar gideriz! Sevgili dostlar, bugün size “işgalcilerden” bahsedeceğim... Her türlü işgalciden... Dini “duygularımızı” işgal edip, bunları “oya, paraya” tahvil edenlerden, arazilerimizi işgal edip “sistemde” yeni yeni “türeyenlerden”, aklımızı, fikir duygularımızı işgal edenlerden... İlk etapta bir hikaye ile başlayalım“Köyden büyük şehre göç eden iki arkadaş düşünün. Biri, memur olup vergilerden ödenen aylık geliriyle sisteme saygılı bir hayat sürerken diğeri orman arazisinde bir yer işgal ediyor. İlk bakışta manzara şöyle: Devlet memuru, lüks olmasa bile apartman dairesinde yaşıyor, çocukları okula gidiyor. Diğeri, yıkık dökük bir yerde yaşıyor ve memur olana göre durumu ilk sahne için gayet kötü. Birkaç yıl geçiyor, memur olan maaşına yapılan zamlarla sıkıntılı fakat dengeli hayatını devam ettirirken, diğerinin işgal ettiği arsa kendisine ait oluyor. Oluşturulan şehir planı, bölgede plazalar yapılmasına imkan tanıyor. Bu şahıs, ormandan işgal ettiği arsayı inşaat şirketine vererek, bir plazanın yarısına sahip oluyor. Devlet memuru, geçen seneler içinde en fazla 300 dolar maaş almaya hak kazanırken, işgalci plaza bittiğinde, ayda 30 bin dolar kira alır hale geliyor. İşgalci, çocuğunu okutmaya karar veriyor, liseyi dışarıdan bitirttikten sonra, özel üniversiteye veya yurtdışına gönderiyor. Bu arada memur olanın çocuğu, üniversite sınavını kazanamadığı için bir tamirhanede çalışmaya başlıyor. İşgalcinin çocuğu, yurtdışından dönüp plaza yönetiminin başına geçiyor ve eski dostu olan devlete saygılı arkadaşın çocuğunu koruma görevlisi olarak işe alıyor...” Sevgili dostlar, işte “önemsiz gibi görünen bir işgal ile başlayan” ve ikinci hatta sonraki bütün nesillere “sosyal çarpıklık, adaletsizlik” olarak yansıyacak küçük bir örnek olay. Bu sadece bir “arazi işgali.” Siz buna “dini duygularımızı, maneviyatımızı, seçme ve seçilme hakkımızı” işgal edenleri ve “yarattıkları” çarpık “ekonomik” çarkı da ekleyin. Sonuç çok ama çok korkunç! Birkaç nesil sonra “çoğunluk ve güç” işgalcilerin eline geçiyor! Son çağrı: Yukarıdaki küçük olay içinde “örneklemeye” çalıştığım sadece bir “köşe taşı”...“2B” yasasını çıkarıp, işgalcileri daha da zengin ve sistemi daha da çarpık hale getirerek, buradan kendine “oy üretmeyi” düşünen siyasi otoriteye buradan sesleniyorum abuk subuk dernekler ve vakıflar hakkında yaptığınız düzenlemelerden hemen vazgeçin ve “2B” dediğiniz “işgali meşrulaştıran” düşüncenizi, ekonomik-sosyolojik sonuçlarını çok iyi düşünmeden kesinlikle hayata geçirmeyin! Ha biz “Zaten bu sonuca varmak istiyoruz” diyorsanız o zaman başka!
---------------
Yiğit Bulut/Deniz Feneri veya bir
Değerli dostlar, yazı konumu Rusya-Avrupa ilişkisine ayırmama rağmen, özellikle gurbetçi kardeşlerimiz internetten gazetemizi okudukları için, ana konuya girmeden bir çağrı yapmak istiyorum. Ne "hayır" adı altında ne de paranızı değerlendirecekler bahanesiyle gurbette yıllarca çalışıp biriktirdiklerinizi kimseye vermeyin. "Hayır" yapmak istiyorsanız Devletin Mehmetçik Vakfı, Kızılay, Türk Hava Kurumu gibi kurumları, paranızı değerlendirmek istiyorsanız da bankaları, organize piyasaları var. İşte Deniz Feneri rezaleti. Tekrar ediyorum, din duygularınızı sömürerek sizlerin varlıklarını ceplerine indirmeye çalışanlara "asla alet" olmayın.

Rusya hızlı geliyor
Gelelim ana yazımıza ve başlığı tekrar atalım: Değişen Rusya Amerika'yı değil, Avrupa'yı vuracak. Değerli dostlar, bu köşede çok sık okuduğunuz Rusya'da neler oluyor? Dünya düzeni, tez-antitez döngüsü nasıl değişiyor? Hatta yazmakla yetinmedim, gittim Putin'in sağ kolu ile bir TV röportajı da yaparak sizlere aktardım. Görüşüm çok net ve açıktı, Rusya çok hızlı geliyor, denge değişiyor. Biz bu denge değişimine hazır mıyız? Neler yapabiliriz? O günlerde "özellikle büyük stratejistler" beni "hayalcilikle" suçlayıp karşılaştığımızda yüzüme aynen şöyle dediler "Rusya'yı çok ciddiye alıyorsun, biraz petrol parası gördü böyle oldu, toptan bir ayağa kalkış mümkün değil." Ne oldu! Sevgili dostlar, olan çok açık, basit ve net yeni bir dünya düzeni ve yeni güç merkezleri ortaya çıkıyor.

Süper güçler kapışması
2001'deki terör saldırısı sonrası değişen tez-antitez-sentez döngüsünde yani diyalektik içinde senteze doğru kayıyoruz ve "Amerika-Ortadoğu kaynaklı İslami terör" kurulumu yerini Amerika karşısında Rusya merkezli Rusya-Hindistan-Çin-İran döngüsüne bırakıyor.
Bu yapıya doğru kayarken son basamak ABD'nin İran saldırısı. Daha açık ifadesiyle 1945 sonrası ortaya çıkan Amerika-Rusya diyalektiği, 1989 ile yerini ilk etapta "tek başına süper güç Amerika" tezine bıraktıktan ve sonra Amerika-Ortadoğu diyalektiğine döndükten sonra başlangıç noktasına doğru yeniden evrim geçiriyor ve ortaya yeni bir süper güçler kapışması çıkıyor. En ilginç noktada bu kapışmada Avrupa Birliği diye bir aktör yok ve asla olmayacak.

Avrupa Birliği çöküyor
Bu noktada bu köşede Rusya ile ilgili yazdığım yazının bir bölümünü aktararak bitirmek istiyorum. "Rusya'da neler olduğuna dikkat ediyor musunuz? 1999-2008 arasında petrolün 100 dolar sınırını aştığı dönemde değişen Rus makro ekonomik göstergelerini izliyor musunuz? İran'a saldırı potansiyeli ile 200 dolar sınırına dayanacak bir petrol fiyatı ile Rusya'da neler olabileceğini tahmin ediyor musunuz? Putin'in attığı imza ile "Rusya'yı küresel kan emicilere" kapatmasına ve dün yeni devlet başkanının "Rusya, İsviçre olacak" tezine dikkat ediyor musunuz? Peki Avrupa Birliği denilen yapının ekonomik çöküşün arifesinde olduğunu görebiliyor musunuz? Yazdıklarımın hepsine sonuna kadar inanıyorum ve 1945-1989-2001 gibi, dünyanın yeni bir eksen kaymasının hemen öncesinde olduğunu düşünüyorum. Düşünüyorum ama "kafasını kuma gömen" ülkemde, Avrupa Birliği yalanından başka bir şeyi tartışmak mümkün olmadığı için, bu gerçekleri kamuoyuna anlatmam çok zor."
Sonuç: Gürcistan Devlet Başkanı'na "akıl verip", sonrasında Putin telefonarına çıkmadı diye apar topar Rusya'ya koşanlar şunu çok iyi anlamalılar. Düzen çok derinden ve sert değişiyor, şakası olmaz ve günlük siyasi "akılla kavranamaz"! Değişimi doğru görür ve doğru oynarsak, yaşananlar ve yaşanacaklar Türkiye için "büyük fırsat"!
Son söz: Bazıları "Amerika batıyor" diyor, batmıyor yüksek petrol fiyatı ile ortaya çıkan balon sonrası servet el değiştiriyor, ortam konsolide ediliyor! Daha açıkçası; "akılsızların paraları, akıllıların" eline geçiyor!
Değerli dostlar, yazı konumu Rusya-Avrupa ilişkisine ayırmama rağmen, özellikle gurbetçi kardeşlerimiz internetten gazetemizi okudukları için, ana kon...
---------

14 Eylül 2008 Pazar

DJI VE EUR/USD TEKNİK YORUM.halil recber/yigit bulut analiz yorum..


DJI VE EUR/USD TEKNİK YORUM

ABD DJI BUGUN İÇİN VERDİĞİMİZ ARALIKTA AYNEN BEKLEDİĞİMİZ GİBİ SEYREDİYOR.

ABD DJI BUGUN İÇİN VERDİĞİMİZ ARALIKTA AYNEN BEKLEDİĞİMİZ GİBİ SEYREDİYOR.



11.350 ETRAFINDA AÇILIŞTAN BU YANA SEYRETMESİ TEKNİK OLARAK HAZIRLIĞIN SON AŞAMALARINDA OLDUĞUNU GÖSTEREN EN BÜYÜK İŞARET.



YENİ HAFTADA ÜZERİNDE KAPANIŞ 2000 YILI ZİRVESİNİN GEÇİLMESİ ANLAMINA GELECEĞİ GİBİ



LUMLU HAVA İLE SÜREÇ ABD PİYASALARINDA EN KÖTÜ HABER AKIŞLARININDA SONA ERDİĞİ ANLAMINADA GELECEKTİR.



EUR/USD


DİPTEN DÖNÜŞ AYNEN BEKLEDİĞİMİZ GİBİ SEANS İÇİ 20 DAKİKALIK 5 DAKİKALIK ÇALIŞMALARIMIZIN BİZİ DOĞRU YÖNLENDİRDİĞİNİ GÖSTERMEKTE.



VE İLK ADIM HAREKETLER TEPKİLER OLUMLU GELİŞİYOR.


1.4150 ÜZERİNDE 1.4200 VE 1.4100 ÜZERİNDE KALDIĞI MÜDDETÇE HEDEF ÜÇÜNCÜ ADIMDA 1.4300 OLARAK GELİŞECEKTİR.




BÜYÜK RESİMDEN BAKMAK HER ZAMAN DOĞRU TREND ÜZERİNDE OLMAMIZI SAĞLAR.



KÜÇÜK GUNLÜK İŞLEMLERİ DAHİ SAATLİKLERDEN İNCELEYEREK VE 5 DAKİKA SONRASINI DAHİ TAHMİN YETENEĞİ SAĞLAYARAK GELİŞTİR.



SİZ 5 DAKİKALIK GRAFİKLERDEN SONUÇ ALINMAZ ÇALIŞMAZ DİYENLERE BAKMAYIN ,ANLIK GRAFİKLERDEN DAHİ KISA PERİYOTLARA İNANMAYANLARI DAHİ ŞOKE EDECEK SONUÇLAR ALABİLİRSİNİZ. TABİKİ GRAFİKLE YATIP GRAFİKLERLE KALKMAK BU İŞİN SIRRI.



SİZLERE NE ANLATMAK İSTEDİĞİNİ RESME BAKARAK ZAMAN İÇİNDE GÖREBİLİRSİNİZ.


ADETA SİZİN BİLE İNANAMAYACAĞINIZ BİR ŞEKİLDE ETKİLER SONUÇ ALMANIZI SAĞLAR. SÜREKLİ GRAFİK BAKMAK BU İŞİN İLK ADIMIDIR.


SABIRLA OKDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.halil recber
---
-------------
Kapak879.jpg

Bataklıkta çırpınmak!Mehmet Uğur CİVELEK / ARKA PLAN
10.09.2008 - 09:01

Küresel düzeyde yaşanan olumsuzluklar üreten kesimler başta olmak üzere yapısal sorunlarımızı ağırlaştırırken istikrarsızlık potansiyelini beslemeye devam ediyor. Bir yandan durgunlaşma eğilimi diğer yandan artan enflasyon baskıları ekonominin çarklarını dönemez hale getiriyor. Hangi açıdan bakar isek bakalım olumsuzluk boyutunun dayanılmaz boyutlara ulaştığı dikkat çekiyor.

Gerek iç ve dış talep daralması gerekse olumsuz maliyet koşulları hareket yeteneğini sınırlıyor. Diğer taraftan mevcut uygulamalar çerçevesinde yüksek düzeyini koruması beklenen tasarruf açığı ve cari açığın finansman kalitesi bozuluyor, aşırı kırılgan hale gelen borç-alacak zinciri stok değişkenlerdeki sorunları yaratıyor veya mevcut olanları büyütüyor. Ekonomik daralma, daha da yüksek işsizlik kaçınılmazlaşır iken, düzeldiği iddia edilen mali sektör ve kamu dengesi mevcudu koruyamamanın sıkıntısını yaşıyor. Bu sorunlar yumağı hem rekabet gücünü çökertiyor hem de azalan gelirin paylaşımını iyice bozarak sorunların tüm sektörlere ve ekonomiye daha hızlı bir şekilde yayılmasına aracılık ediyor.

Ülkemizde toplam sınai üretim içinde ihracatın payı 2000'li yıllarda olğan dışı bir hızla arttı. Sanayiciler daha kârlı olduğu için değil iç pazardaki olumsuzluklar nedeniyle bu yola yöneldi; maliyetleri aşağı çekmek zorunluluğu nedeniyle ölçekler değişti ve pek takdir edilmese bile bu alanda mucizeler yaratıldı. Fakat artık durum değişti hem önemli pazarlar hızla daralmaya başladı ve yeni pazar bulmak çok zorlaştı hem de maliyeti düşürmeyi bırakın artışını önleyecek mucizeler yaratmak imkansızlaştı. Özetle söylemek gerekir ise tıkandık. Üretim azalacak, azaldıkça ölçek ekonomisinden uzaklaşılacağı için maliyetler artacak, kârlı fiyattan satılamayan ürünler ise artık üretilmeyecek. İşsizlik artacak, ödenemeyen borçlar anormal düzeylere çıkacak, dış talebe paralel olarak iç talep de daralacak. Belki düzelir umudu ile zararına üretim göze alınsa bile finansman bulmak pek mümkün olamayacak.

İçeride Merkez Bankası'nın hesapladığı reel efektif döviz kuru endeksleri gerçeği yeterince göstermese bile ağustos ayında tarihi rekor seviyelere ulaşmış; üreticinin perişanlığını dayanacak gücünün kalmadığını resmediyor. Söz konusu endeksler tüketici fiyatlarına göre yüzde 94 üretici fiyatlarına göre yüzde 67 aşırı değerliliği işaret ediyor. Dışarıda doların güçlenmesi ise ithal girdi maliyetini artırırken, birim ihraç ürünü başına hasılayı küçülterek açmazı büyütüyor. Ayrıca uluslararası döviz piyasalarındaki gelişmeler dolar bazındaki büyüklükleri olumsuz yönde etkileyerek beklenti yönetiminden medet umarak günü kurtarmaya çalışanları da ofsayta düşürüyor.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nde sektörel dernekler toplantısında dile getirilen sorunlar ciddiye alınmıyor. Evet haklısınız maliyetlerinizi aşağı çekmek gerekli çalışalım deniyor; iki hafta sonra elektriğe yüzde 15'lik bir zam daha geliyor ve sekiz aylık ayarlama yüzde 65'e yaklaşıyor! Sormak gerekiyor hükümetin niyeti nedir? Bu ülkede yaşayanlara üzüm mü yedirmek istiyor yoksa onları güçlülerin masasına meze mi yapmaya çalışıyor? Eğer niyet üreticiyi bitirmek ve ülkeyi parçalamak ise doğru yaptıklarını söyleyebiliriz. Eğer niyet aksi yönde ise tüm uygulamaların acilen değişmesi gerekiyor. Mevcut uygulamalardan vazgeçmeyelim, mali disipline önem verelim ve AB sürecinde kararlı olalım diyenlerin de herkesi aptal yerine koyma tavrından vazgeçirilmesi önemli. Bu açmazı yaratan yaklaşımlar kendi üretip beslediği sorunlar yumağını çözemez... Kendisi için istediğini başkalarına çok görenler demokrat ve inançlı olamaz.

------

ciziyorum..haslet soyoz /ercan akyol

Türkiye, İran operasyonuna hazır kabak kimin başınapatlayacak..yigitbulut/yorum

Türkiye'de siyaseti, "medya-siyasetçi" kavgası belirleyecek diyorsanız, bence acele ediyorsunuz. Ne siyaseti, ne de finansal dinamikleri belirleyecek ana denklem bu çizgiden çıkmayacak. Ana çizgi çok açık ve net: Amerika ve İsrail'in İran operasyonu. Bu detaya Obama'nın geride kaldığı gerçeğini yani Bush yönetiminin devam edeceğini de ekleyin. Peki Türkiye'de özellikle ABD ve İsrail bugüne kadar kendilerine normal şartlarda ters olması gereken AKP'yi neden desteklediler?
Değerli dostlar, amaç Türkiye'de bir İslam Devleti kurdurmak değil, Türk halkına en kötüyü gösterip, bu tehlikeyi İran ile özdeşleştirdikten sonra, Türkiye'yi yeni yolda kullanmak. Bu arada bir not düşeyim, var olan ekonomik trend ABD'nin kesinlikle İran'a saldırmasını gerektiriyor.
Türkiye için 4 senaryo
Bu noktada sizlere Pentagon'a sunulan ve siyasi işlerden sorumlu savunma müsteşarlığının "RAND CORPORATION'a" hazırlattığı son iki rapordan rapordan bazı cümleleri aktarmak istiyorum.
Ne diyor Amerikalılar? Mesaj çok açık, aynen aktarıyorum:
"AK Parti'nin başarısının İslami kökleri olan siyasi hareketin gücünü gösterdiği savunulan raporda, Refah ve Fazilet gibi selef partilerden çok farklı olduğu belirtiliyor. Raporda, Avrupa Birliği (AB) yolunda diğer dinlere ait azınlıkların haklarını da içeren reformlar yapıldığına dikkat çekiliyor. RAND raporunda önümüzdeki 10 yılda Türkiye için dört ana muhtemel senaryodan söz ediliyor: AKP'nin ılımlı, AB eğilimli bir yol izlemesi, sinsi İslamlaşma, AKP'nin yargı tarafından kapatılması ve askerî darbe. Rapora göre, AKP kapatılmazsa ve iktidarda kalırsa, laikçileri tahrik edecek ve laik-dindar dengesini değiştirecek icraatlar yönünde bastırma hususunda daha ihtiyatlı olacak. Kemalist idareci sınıfın Türkiye'de hâlâ büyük oranda hakim olduğu kaydedilen raporda, siyasette dinin kabul edilir rolünü tanımlayan çizgileri aşan herhangi bir hükümet, siyasi gerilime sebebiyet verecek ve muhtemelen askerî müdahaleyi tahrik edecektir."
ABD İran'a saldırmak zorunda
Peki bütün bunlardan sonar ana başlığa döner ve sorarsak, İran operasyonu, AKP'nin kapatılma davasından neden daha önemli? Maddeler halinde aktarayım:
* Varolan ekonomik yapı gereği ABD, ekonomiyi ayakta tutmak için İran'a saldırmak zorunda. Girilen askeri-sanayi kompleks yolundan dönüş yok.
* İran'a saldırı için Türkiye'nin desteği şart ve ikinci bir Irak olayı ABD tarafından göze alınamaz.
* Erdoğan'lı AKP ile İran olma yolunda kendini zorda hisseden Türk Halkı, İran operasyonuna daha net destek verme noktasına itiliyor.
* İran operasyonu olacaksa; ya Erdoğansız bir AKP veya raporda da geçen başka seçenekler tez-antitez döngüsünde gündeme gelebilir.
* Türkiye'de rejimin geleceği bile ABD'nin İran'a yapacağı bir operasyonda nasıl daha rahat edebileceğine bağlı olarak, Amerika tarafından "zorlanacaktır".
Tek kaybeden Erdoğan olur

Değerli dostlar, uzun lafın kısası, ister medya ile kavgada olsun, isterse Amerika'nın İran dinamiklerinde, her seçenekte bana göre kaybeden tek bir kişi olacak: Erdoğan. Bu yazıyı kesin saklayın, bugün Erdoğan'ın yanında olanların nasıl alternatif veya akil adam pozunda ortaya döküleceklerini göreceksiniz. Başbakan'ın siyasi çizgisi ve tarzını asla ama asla ucundan dahi olsa benimsemeyen ama şahıs olarak "kendisine" sempati duyan biri olarak buradan sesleniyorum; sizi yanınızdakiler bilerek yanlış yola itiyorlar!

FLAŞ! FLAŞ! FLAŞ! EMİN ÇÖLAŞAN NEREYLE ANLAŞTI?

Emin Çölaşan okuyucularına kavuşacağı müjdesini Odatv.com’dan verdi.


Çölaşan, Ciner Grubu’nun önümüzdeki aylarda çıkaracağı gazetede yazacağını açıkladı.

İşte Usta kalem Emin Çölaşan’ın ilk kez Odatv.com’dan açıkladığı ve medya gündemine bomba gibi düşecek açıklamaları…

“Kamuoyuna ilk defa açıklıyorum; şöyle söyleyeyim ben size:

Turgay Ciner yılbaşından hemen sonra çok iddialı bir gazete çıkaracak.

Sanıyorum ben de orada olacağım. Turgay Bey’in gazetesinde olacağım. Fatih Altaylı genel yayın yönetmeni olacak. Şimdi ben isimlerini açıklamaya yetkili değilim öbür arkadaşlarımızın ama son derece dört dörtlük bir kadro oluşuyor. Gerek köşe yazarlarıyla gerek yöneticileri ve muhabirleriyle dolayısıyla Türk basınında yeni bir soluk, yeni bir ses, yeni bir nefes evlere ulaşacak ve çok iddialı bir gazete olacak ve o gazetede olacağım inşallah.”

Odatv.com

BAŞBAKAN ERDOĞAN 'IN DİNİ BİLGİSİ ZAYIF MI?

Diyeceksiniz ki bu soru da nereden çıktı?
Dikkat ettiniz mi?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan sinirlendiğinde hep şu cümleyi kuruyor:

- '' ‘Bir yanağına vur, öbür yanağını çevirirsin’ anlayışına da sahip değiliz. Kusura bakmasınlar, öyle yanak bizde yok. Böyle yanak bizde yok. Çünkü adalet bu değildir''

- “Kusura bakmasınlar, yumuşak başlıysak uysal koyun değiliz, bunu da bilmeleri lazım. Bir yanağına vur, öbür yanağını çevirsin, kusura bakmasın, öyle yanak bizde yok…”

Evet, Başbakan nedense hep bu örneği veriyor.
Odatv.com olarak sormadan edemiyoruz:
Başbakan Erdoğan’ın fazla din bilgisi yok mu?
Ya da şöyle diyelim; din bilgisi sadece imam-hatip'te öğrendiğiyle mi sınırlı?

"Bir yanağına vururlarsa sen öteki yanağını da çevir" sözü kime ait bilmiyor mu?

Hatırlatalım:

Hz. İsa Peygamber'e!

Bu söz Fransızca diline bir deyim olarak da girmiştir.

"tendre l’autre joue": Kutsal kitapta yazdığı gibi (Matta 5, 39) sağ yanağına vurana sol yanağını da çevirmek anlamına gelir.

-Luka İncili, Hz. İsa'nın "bir yanağına tokat atana diğer yanağını çevir" (Luka, 6/29)

Matta İncili, 5.Bap, 39. : Fakat ben size derim: Kötüye karşı koma ve senin sağ yanağına kim vurursa, ona ötekini de çevir.

Devamı, 5/40. : Ve eğer biri seninle mahkemeye gidip senin gömleğini almak isterse, ona abanı da bırak.
5/41: Ve kim seni bir mil gitmeğe zorlarsa, onunla iki mil git.
5/42: Senden dileyene ver, senden ödünç isteyenden yüz çevirme

Üç büyük semavi dininde de bu söz çok değerlidir.
Kutsallık atfedilir.
Bu söz hoşgörü ve barışın sembolüdür.

Ama Başbakan Erdoğan, nedense bu sözü Hz. İsa'nın söylediğini bilmiyormuş gibi konuşuyor.
İşte o zaman ister istemez soruyorsunuz; sahiden Başbakan Erdoğan'ın dini bilgisi zayıf mı?
Odatv.com

---------

BASKI REJİMİNİN AYAK SESLERİ ARTIK KULAKLARI SAĞIR EDİYOR!

Sonunda bu da oldu.

Siyasi tarihimizde görülmemiş bir ilki daha yaşadık.

Başbakan, bir medya patronuna yayın organlarında çıkan bir haber nedeniyle alenen sözlü saldırıda bulundu. Hem de partisinin bir ilçe kongresinde! Hem de orada bulunanlara o medya patronu aleyhinde tempo tutturarak!

AB üyeliğinin şampiyonluğunu kimselere bırakmayanlar. Size soruyorum: O ülkelerden herhangi birinin sıradan bir vatandaşına şu manzarayı gösterseniz ne der? “Yahu sizin ülkenizde mahkeme yok mu, Başbakan hakarete uğradıysa neden mahkemeye gitmiyor da bas bas bağırıyor?” demez mi?

Bizler yarım yüzyılı aşkın bir demokrasi ve özgürlük mücadelesinin içinden geliyoruz. Neler yaşadığımızı, neler gördüğümüzü anlatmak başka bir yazının konusudur.

Ama şunu biliniz ki, kazandığımız bunca yıllık deneyim karşılığında duyargalarımız hassaslaştı, burnumuz faşist baskıların kokusunu almakta uzmanlaştı.

Son seçimlerden sonraki bir yılın içinde şunları gördük:

İktidarın yüzde 47 hazımsızlığı, giderek düşünce ve basın özgürlüğüne karşı tahammülsüzlük eğilimini açığa çıkardı.

Son derece büyük bir hızla ve her türlü yasadışı yöntemler uygulanarak yandaş medya oluşturulmaya girişildi.

Ergenekon adı altında yürürlüğe sokulan korkunç bir psikolojik savaş saldırısı, başta yurttaşların haberleşme özgürlüğü olmak üzere, demokratik hak ve özgürlükleri, insanların şeref ve haysiyetlerini hedef alarak iktidar karşıtı herkese gözdağı verme kampanyasına dönüştü.

Ve nihayet bu son olayla iktidar gerçek niyetini ortaya koydu: Kendinden olmayan herkesi susturmak!

Bazı yayın organları, kendileri de Deniz Feneri haberleri yaptıkları halde, basın özgürlüğüne yapılan bu açık saldırı karşısında susmayı tercih ediyorlar. Saldırıya uğrayan medya grubuyla rakip oldukları için bu olayda sözüm ona “tarafsız” gibi görünüyorlar ama içlerinden “oh olsun” deyip, ellerini ovuşturuyorlar. Hatta yandaş medyayla bir olup, baskı gören yayın organlarına vuranlar bile var.

Bu olay hükümetle bir iş adamı arasındaki bir anlaşmazlıkmış gibi basite alınamaz. Bu olay yaklaşmakta olan bir baskı rejiminin artık kulakları sağır eden ayak sesleridir. Unutmasınlar ki, aynen hukuk gibi, basın özgürlüğü de bir gün herkese lazım olur. Bugün başkasına olan, yarın kendilerinin başına geldiğinde kimden destek isteyecekler?

Bir sözüm de sözde özgürlük şampiyonu “liberal demokratlara”. Dilerseniz iktidarın bu anti-demokratik hamlesine de “post modern” bir kılıf bulmakta özgürsünüz.

Ama biz bu ülkenin insanlarına deneyimlerimizi aktarmaktan, demokrasinin ne olduğunu, ne olmadığını hatırlatmaktan yorulmayacağız.Doğan Yurdakul

Odatv.com

---

j

CAN YÜCEL YİNE MUHTEŞEM

Suphesiz ki yasami tersten yasamak daha guzel hatta mukemmel olurdu.

Nasil mi ?

Suphesiz ki yasami tersten yasamak daha guzel hatta mukemmel olurdu.



Nasil mi ?


Cami'de uyaniyorsunuz. Bir tahta sandik icersinde, herkes karsinizda saf durmus, iyiliginize dua ediyor ve tum haklar


helal edilmis vaziyette.


Tabuttan dogruluyorsunuz,yasli,olgun ve agirbasli olarak.


Herkes etrafinizda,buyuk bir itibar,iltifatlar,cocuklar torunlar hepsi hazir.


Arabaniza kurulup evinize gidiyorsunuz.


Dogar dogmaz devlet size maas bagliyor, aylik veya uc ayda bir maasinizi aliyorsunuz. Ne guzel, hazir maas, hazir ev...


Altmisli yaslara kadar her sey garanti, huzur icinde yasiyorsunuz.



Sagliginiz gittikce duzeliyor



Kaslar gucleniyor, kuvvetleniyorsunuz.



Bir gun calismak istiyorsunuz ve ise ilk basladiginiz gun size hosgeldin hediyesi olarak bir plaket ve altin kol saati veriyor



patronunuz..



Ve Genel Mudurluk veya bunun gibi yuksek bir makamdan tecrubeli bir insan olarak ise basliyorsunuz.



Herkes karsinizda elpence divan...



Vucudunuzda da bazi hosa giden hareketler de basliyor gittikce zayifliyor forma giriyorsunuz



Diger hormonal Aktiviteler artiyor, fevkalade...



Aman ne guzel gunler basliyor...



Derken birgun patron size artik universiteye gitsen daha iyi olur diyor. Bu arada Babaniz ortaya cikmis,'fazla calistin'



diyor 'artik eve don,isi birak,okumaya basla,harcligin benden olsun...'



Keyfe bakar misiniz ?



Okudugunuz dersler gittikce kolaylasiyor



Ekmek elden su golden bir donem basliyor.



Partiler, Diskotekler, Kizlarin sayisi artiyor.



Derken Anne ve Babaniz sizi oturup getirmeye basliyor, araba kullanma derdi de yok artik...



Gunun birinde sizi okuldan da aliyorlar, 'evde otur, keyfine bak,oyuncaklarinla oyna' diyorlar...



Mamaniz agziniza veriliyor, zaman zaman altinizi bile temizliyorlar, hatta bu durum aliskanlik yaratiyor ve hic



tuvalet kullanmamaya basliyorsunuz.



Derken Anneniz bir gun size sut verme kararini aliyor ve baska bir keyifli donem basliyor.



Mama artik her yerde, her an ve en taze seklinde hazir.



Bir gun karanlik ilik ve sicak bir ortama giriyorsunuz.



Beslenmek icin agzinizi agmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor sicacik yumu$acik ! Gurultusuz ve patirtisiz bir



ortamda yasiyorsunuz.



Kuculuyor, kuculuyor, ufacik bir hucre halini aliyorsunuz.



Veee gunun birinde muthis keyifli bir gece ile hayatiniz bitiyor...

7 Eylül 2008 Pazar

“Deniz bitti” hala farkında değiliz!yigit bulut.. yorum/analiz


“Deniz bitti” hala farkında değiliz!yigit bulut.. yorum/analiz


Son bir haftadır birçok mesaj alıyorum, soru hep aynı piyasalarda neler oluyor?

Olan biten çok açık dünya ekonomileri “kendi gerçeklerine” dönerken ve daha da önemlisi dünya büyük bir ekonomik krizin hâlâ eşiğindeyken, dünyadaki gelişmelerin sağladığı avansı ülke yararına kullanamayan Türk ekonomisi, “kendi gerçeklerinin” gereğine doğru çekiliyor!

İşin daha acı ve çok tartışılması gereken bir tarafı daha var bence ne olup bittiğinin farkında değiliz ve “önlem alması gerekenler” adım atmak yerine kendi ideolojisi uğruna sadece “sistemle” dalaşmayı tercih ediyorlar!

Daha net yaz derseniz, gündeme hakim olan davranış çok açık kendi yaratmadığımız “olumlu” dalga üstünde bugüne kadar “sörf” yaparak, yine kendi kurmadığımız sistemle, yerleşik düzenle taraf veya karşı olarak “dalaşmak” ve bunu sanki “kendi ideolojisi uğruna değil de vatandaş adına yapıyormuş” gibi pazarlamak!

Evet, kimse kızmasın, yapılanın tam tarifi bu! Hepimiz bu dinamiğin “parçalarıyız”! İşte enflasyon verileri, işte makro göstergeler, işte 2001-2007 arasında “geldiğimiz” nokta! Ve çok dikkat edelim bundan sonra yaşayabileceklerimiz!

Sevgili dostlar, dost acı söyler ama “doğru bildiğimi” söylemek zorundayım sorumlu olup önlem alması gerekenlerde ekonomik gündemi “saptırmaktan” başka “olabileceklere dair” ciddi bir teşhis ve önlem göremiyorum... Ve malesef işin diğer bir kötü tarafı “Dünya neler yaşadı, nerelere geldi, neler olabilir?” demek yerine 80 yılın yarattığı katma değeri satıp, özelleştirmede “rekor” kırdık diyenler, ortaya çıkan geçici rahatlığı “ülke yararına” değil, kendi ideolojileri uğruna sistemle dalaşmak için “kullandıklarını” kabul etmekten çok uzaklar... Yaptıklarının ülkeyi bitirdiğinin farkında bile değiller... Ülkenin derdine bakın kimse çekini ödemiyor, esnaf kan ağlıyor, ülkemin bankaları 6 ayda 60 milyar dolara yakın değer kaybetmiş, dış ticaret açığında, cari açıkta rekor var, Kuzey Irak’ta-Kıbrıs’ta “kapının önüne konmak” üzereyiz, hepimiz “kavga” derdindeyiz...

Sonuç 1: Dünya 2001-2007 Kasım arasında son 150 yıldır görmediği bir büyüme yakaladı. Her ülke, her “ekonomi” bundan nasibini aldı. En azından “eksiklerini” kapama adına yapısal düzenlemeler yaptılar...

Sonuç 2: Biz ne yaptık? Bırakın “avansı” kullanıp, eksiklerimizi “kökünden çözmeyi”, bu rahatlık içinde bir de “birikimleri satarak” ve daha da borçlanarak “bu dinamiği” üzerinde rahatça kutuplaşacağımız bir zemin yaratmak için kullandık... Geldiğimiz nokta çok açık ve net, deniz bitti ve şimdi “bu ülkenin vatandaşları bu oyunun hesabını çok acı bir şekilde vermeye hazırlanıyor”! İşte dünyanın en yüksek faizini ödeyen, “benim diyen” ülkeler içinde en yüksek enflasyonuna sahip olan ve makro verileri “son 5 yılda en hızlı bozulan” Türkiye!

Sonuç 3: Bu kavgada “ana tercih” siyasi otorite tarafından yapıldı, bazen aşırı yerleşiklere karşı bir kavga da gerekiyordu, ama işin dozu kaçtı Türkiye “taraflara” bölündü...

Son söz: Çok uzun süredir ilk defa “ekonomi” ile ilgili bir yazı yazıyorum. Kısa sürece bir felaket beklediğimi düşünmeyin ama bir gerçek var ve vurgu yapmam gerekli dünya “zor bir döneme” giriyor, bizde ise “ne olduğunu” algılayan bile yok! Yaklaşan “dinamiği” ülke adına daha ciddiye almamız gerekli!

Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsü

İşte Ata'nın ABD'ye hitabıÇankaya Köşkü, şimdi de Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsünü yayınladı. Şimdiye kadar ender yayınlanan 2 dakika 19 saniyelik görsel doküman, Atatürk’ün, ABD’in ilk Türkiye Büyükelçisi Joseph C. Grew’i kabulünü içeriyor. Atatürk, ABD Büyükelçisi’nin de yanında hazır bulunduğu görüntüde, ABD halkına hitap ediyor. Atatürk, 1925 yılında çekilen bu görüntüsünde, ABD’lilere "Muhterem Amerikalılar" diye hitap ediyor ve "Amerika milletinin Türk milletiyle beraber olduğundan şüphem yoktur" diyor.

PENGUEN KAPAK



BURADA YER ALAN YATIRIM BİLGİ, YORUM VE TAVSİYELERİ YATIRIM DANIŞMANLIĞI KAPSAMINDA DEĞİLDİR. YATIRIM DANIŞMANLIĞI HİZMETİ; ARACI KURUMLAR, PORTFÖY YÖNETİM ŞİRKETLERİ, MEVDUAT KABUL ETMEYEN BANKALAR İLE MÜŞTERİ ARASINDA İMZALANACAK YATIRIM DANIŞMANLIĞI SÖZLEŞMESİ ÇERÇEVESİNDE SUNULMAKTADIR. BURADA YER ALAN YORUM VE TAVSİYELER, YORUM VE TAVSİYEDE BULUNANLARIN KİŞİSEL GÖRÜŞLERİNE DAYANMAKTADIR. BU GÖRÜŞLER MALİ DURUMUNUZ İLE RİSK VE GETİRİ TERCİHLERİNİZE UYGUN OLMAYABİLİR. BU NEDENLE, SADECE BURADA YER ALAN BİLGİLERE DAYANILARAK YATIRIM KARARI VERİLMESİ BEKLENTİLERİNİZE UYGUN SONUÇLAR DOĞURMAYABİLİR. *************
Free META Tag Analyzer Free Hit Counters
Sitemap Generator Link Değişimi *Valid HTML 4.01 Transitional