25 Ocak 2009 Pazar

Borsada 25000 önemli olacak..halil recber

Borsada 25000 önemli olacak..halil recber
Endeks 25.000 seviyesinde seyrederek günü tamamladı. 25.000 üzerinde çok kalamayan ancak bu civardan da fazla uzaklaşmayan bir endeks seyri görmekteyiz.
Son 11 iş gününde yüzde 16 gerileyen endeksin, 25.000 seviyesini geçmesi halinde bir tepki ve yükseliş süreci gündeme gelebilir ve son 2 haftadır devam eden satış baskısının azalması açısından bugün önemli olacaktır. 11 günlük süreç boyunca devam eden satış baskısının bugün zayıflaması ihtimali 25.000 geçilmesi ile yükselebilir. Endeks bu seviyenin üzerinde kalırsa önümüzdeki günlerde tekrar 26.000-26.300 bölgesine ulaşabiliriz. Ancak 25.000 altında bir günlük daha bir kapanış endeksi tekrar 23.500 seviyesine kadar geriletebilir.

halil recber teknikanalizim

IMF’yi biz çağırmadık ki...halil recber : 25 Ocak 2009
Türkiye, 2002 öncesine kadar IMF ile tam 18 kez anlaşma yaptı ama birini dahi tamamlayamadı.
Ancak sorun IMF’de değil, Türkiye’yi IMF’ye muhtaç edenlerdeydi. IMF, bu süreçte hep Türkiye’ye “Siz ekonominizi yönetemiyorsunuz, isterseniz bırakın biz yönetelim” dedi. 19’UNCU ANLAŞMAYI BİTİRDİK Son imzalanan, 19’uncu anlaşmayı ise tamamlama başarısını gösterdik. Böylece, IMF’nin geçen sene dünyada bizden başka müşterisi de kalmamış oldu. Ancak tam da bu sırada dünyada krizi çıktı ve sıkıntıya giren ülkeler IMF’nin kapısında adeta kuyruk oluşturdu, biz hariç... Son 3 haftaya kadar, ‘IMF gelsin - gelmesin’ tartışmaları oldu. Hatta dünyanın en ünlü ve başarılı iktisatçıları, ekonomistleri “IMF gelmese de Türkiye başarabilir” dedi. Ama maalesef dünyada kredi krizinin diğer adı güvendi... Oysa bugün Türkiye’nin, 1994 ve 2001 yıllarında olduğu gibi ne bankacılık ne de mali durumu kötü... Hatta dünyada 2008 yılı içinde büyüyen ve kâr getiren bankacılık sistemi Türkiye ve bir iki ülkede daha görüldü ve 2008 içinde 20 bin kişiye istihdam sağlandı. IMF öyle veya böyle geldi... KRİZ LOBİSİ UĞRAŞIYOR Elbette, dünyadaki kriz sebebiyle bir talep daralması ister istemez Türkiye’yi etkileyecek ve etkiledi de... Ancak kriz lobisinin piyasalarda olduğundan daha kötümser bir tablo çizmesine rağmen ülkenin ekonomik durumunun geçmişteki kriz dönemlerinden çok daha farklı olması Türkiye’nin kriz karşısında güçlü durmasını sağlıyor. Faiz, dövizin seyrinde bunu gördük. Sık sık yazdığımız gibi faizlerde yüzde 42’lik bir düşüş gördük. Bu durum bankaların 2009 karlarına olumlu yansıyacaktır. Yine dolar bu süre içinde yüzde 6 geriledi. Hatta TL dolara karşı en az değer kaybeden para birimlerinden biri oldu. Ama maalesef IMF’nin bize geçmişteki Türkiye gibi bakmayı adet edindiğini görüyoruz. Bize yine, “siz harcama yapamazsınız, siz vergi indiremezsiniz” diyor. Ama biz de diyoruz ki, IMF batıya nasıl “harca, ekonomileri canlı tut, canlandır” diyorsa, bizim de makul düzeydeki harcamamıza karşı çıkmaması gerekir. Son söz olarak şunu söylemek istiyoruz, IMF ile “ezber bozan” bir anlaşma piyasalarda bahar havası estirecektir. Piyasalar en sıkıntılı günlerde dahi bu konuda olumlu reaksiyon verdi. Kısacası IMF Türkiye’yi eski Türkiye sanmaktan vazgeçmeli...Bankalar yavaş da olsa kredi veriyorSon dönemde, IMF ile henüz yeni anlaşma yapılmadan önce kamu bankaları başta olmak üzere son dönemde özel bankalarımız da kredi musluklarını yavaş yavaş açmaya başladı. Bu gelişmeler, dünyada krizin dip yaptığı şu günlerde, ABD Başkanı Obama’nın da şubat ortasında açıklayacağı yeni ekonomik paketle Türkiye içinde de çok ciddi canlılık ve hareketlilikte getirecektir. 2008 yılı bütçesine göz attığımızda, bütçede tasarrufun gerçekleştiğini ama özel sektörün biraz bu açıdan zayıf kaldığını görmekteyiz. Ancak yine de, son bütçe rakamları bize Türkiye’nin de harcama yapma imkanı olduğunu gösteriyor.

yigit bulut ergemekon tamam

yigit bulut yorum analiz..“Ergenekon” tamam ya “Trinite” ne olacak?
İddia makamı diyor ki; “Ergenekon diye bir örgüt var. Maddi kaynakları, Ordu içinde uzantıları, yer altında silahları ve kamuoyu oluşturmak için imkanları da şunlar... Amaç ” Türkiye’yi farklı bir merkeze doğru kaydırmak ve bu yolda darbe tezgahlamak!

Sonuna kadar saygı duyuyorum ve iddia makamının “tezinin” yargılama sonucunda “ne kadarının” bağımsız yargı tarafından kabul göreceğini, her Türk vatandaşı gibi bekliyorum... Hatta “gizli bir örgüt olduğuna dair” inancımı da zaman zaman sizlerle paylaşıyorum. Buraya kadar anlattıklarım işin Ergenekon kısmı.

Sevgili dostlar, bildiğiniz gibi dünyada hatta evrende her şey, diyalektik gereği, karşıtıyla birlikte var olur... Peki “Ergenekon’un bana göre karşıtı” olan ve “en az bize anlatılan Ergenekon kadar organize olan” ve benim adını “Trinite” yani “Hristiyan İnancındaki Üçleme” koyduğum diğer örgüt ne olacak? Bu nasıl bir örgüt mü? Hemen arz edeyim. Türk kamuoyuna bakarsanız; Türkiye’nin “Hristiyan Avrupa’nın bir parçası olması hatta parçası bile değil, küçük bir emir eri olması için” çalışan o kadar çok isim var ki!

Aynı isimlerin ortak özellikleri de var; bu arkadaşlar “karşılıksız olarak Kıbrıs’ı AB’ye verelim, AB’nin her dediğini kabule edelim, Türkiye’nin AB ve ABD tarafından parçalanmasına göz yumalım, bütün varlıklarımızı yabancılara satalım, bebek katili APO’yu hapisten çıkarıp siyasi liderlerden kabul edelim, AB isteği gereği halkımızı azınlıklara bölelim” gibi fikirleri savunuyorlar. Hatta kalkıp “Müslüman Türk halkı adına” yapmadıkları için “Ermeniler’den” özür kampanyası başlatıyorlar!

Bu arkadaşların her şeyleri var; TV’lerde istedikleri gibi konuşuyorlar, sivil toplum örgütleri kuruyorlar, dış odaklardan, Soros gibi adamlardan, istedikleri gibi “maddi kaynak transferi” yapıyorlar ve işin ilginç tarafı; bunları yapanlar “hep aynı” isimler!

Fikirleri de hep aleyhimize. Örnek vereyim; “Müslüman-Laik” Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağını “Kıbrıs’tan çekelim” yerine “İsa’nın 12 Havarisini temsil eden” 12 yıldızlı AB bayrağını “Oraya koyalım” tezini ortaya atıyorlar. Türkiye’nin Güneydoğusu için, Kuzey Irak için yine “12 yıldızlı veya daha bol yıldızlı” bayrakları Türk Bayrağı’na “yeğliyorlar!”

Şimdi soruyorum; bu adamlar da bir örgüt değil mi? Dikkat edin hep aynı isimler bunlar!

Ergenekoncular’a “Dur” dedik, peki ya “Triniteciler” ne olacak? Onlara “dikkat etmeyecek miyiz?” Tespit etmeyecek miyiz?

Kim bilir; belki yer altına silahlar gömdüler, günün birinde “fikirleri, Türkiye’ye AB veya ABD kontrolünü-Hristiyan emperyalizmini” kabul ettirmekte yetersiz kaldığında, çıkarıp darbe deneyecekler!

Lafı fazla uzatmayacağız; Türk kamuoyunun dikkatini hep aynı isimler olan “Triniteciler’e” çekmek istiyorum! Sivil toplum örgütleri var! Avrupa’da büroları var! Gazetelerde-televizyonlarda köşeleri var. Medya bağlantıları, belki de asker-polis uzantıları dahi var!

İddiaya göre (Bağımsız yargılama son “yargıya” varmadığı için böyle diyorum); “Türkiye’nin merkezini kaydırmak” isteyen “Ergenekoncular’ı” durdurduk... Şimdi sıra “Türkiye’nin merkezini” Hristiyan Batı dünyasının “emperyalizmine doğru” kaydırmak isteyen “Triniticiler’i” durdurmakta!

Eminim “Ergenekoncular” el atmak cesaretini gösteren Türk adaleti, aynı cesareti “Triniteci” oluşumlar için de atacaktır!

11 Ocak 2009 Pazar

yigit ubulut gündem analizi

yigit bulut yorum analiz
Genelkurmay Başkanı “bizden” değil mi?Son günlerde “bazı çevrelerde” ilginç bir söylem var; “... Bu ülkede esas halk çocuğu, köy evladı bizleriz... Diğerleri seçkinci Jakobenler...” Bu tanımları yapanlar “sermayeden başlıyorlar, medyadan devam ediyorlar, bazı siyasi partilere dokunup akıllarına kim geliyorsa, onları da dahil ediyorlar...” Bu arkadaşlara sesleniyorum; bazı partiler için, sermayedarlar için, gerçekten “aileden avantajlı” doğanlar için hatta şu anda sayamayacağım birçok kesim için “bu terimi” kullanın ama “askerler” için “seçkinci” derken dikkat edin! Neden mi? Hemen arz edeyim. Harp Okulları’na hangi aileler çocuklarını gönderir?Tam olarak bu “toplumun” merkezinden; “köyden, şehirden, kasabadan” bu ülkenin “gerçek motifinden” insanlar... Çocuğunu “devlete” teslime eder, devlet “okutur”, meslek sahibi yapar ve bir yere atar! Sistem öyle kurulmuştur ki; köyden çıkıp Harp Okulu’nu kazanmış bir “gencin” hatta “köyünden askeri liseye” giden bir çocuğun “bu ülkede Genelkurmay Başkanı” olma şansı vardır! Anne-babasının “kim olduğu”, “nereden geldiği”, “hangi aileden” olduğu önemli değildir “asker ocağında”... O artık “TSK’nın” bir parçasıdır ve “önü açıktır”!O yüzden herkese “Jakoben” diyenleri bir kez daha düşünmeye ve hatta “seçkin” dedikleri biçok kesim konusunda “onlarla aynı noktada” olduğumu belirterek, “askerler” konusunu bir kez daha sorgulamaya davet ediyorum... “Bu ülkede, bir köy çoçuğunun Genelkurmay Başkanı olma şansı olduğunu” gözden kaçırmasınlar! Bu ordu “bizim ordumuz”! Seçkinlerin değil!
***Türkiye’de “seçkinler iktidarı” var mı? Yoksa “iktidardakiler” seçkinleşiyor mu?Sevgili dostlar, bugünün Türkiye’sine baktığımda; son 5 yıldır hükümet edenler açısından çok önemli bir soru ortaya çıkıyor: Seçkinler iktidarına hizmet etmek için iktidar seçkini mi olacaklar yoksa iktidar seçkini olmayı kabul etmeyip, “gerçek bir halk iktidarı” tesis etmek için mi çalışacaklar? AK Parti’nin, iki rolü de iyi oynadığı ve “denge” konumunda kaldığı söylenebilir. İşte kendisine yüzde 47 oy getiren en önemli dinamik de bana göre burada gizli; halk adına “yerel seçkinlere baş kaldırır” görünmek ama aynı zamanda “küresel seçkinler” ile işbirliği yaparak dengeyi korumaya çalışmak! Bugün iddia edildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet yapısının statüko olduğunu savunup, ulus-devleti yıpratmaya çalışanlar; bilerek veya bilmeyerek aslında “küresel büyük statüko”ya hizmet edenlerdir. AK Parti’nin de aslında içine düştüğü, bugün için algılanmayan ama “özellikle küresel” ekonomik kriz ile birlikte çok sorgulanacak, açmaz da budur. Tamam “yerel seçkinlere” savaş açalım ama “ya küresel” olanlara! Sonuç: Türkiye’de yerleşik seçkinler iktidarına kafa tutar görünüp, küresel seçkinlere teslim olan iktidarlar, asla gerçek bir “halk iktidarı” tesis edemezler... Son söz: Türkiye’de “doktrin olarak” doğmuş ve “benimsenerek” iktidar olmuş bir yapı var mı? “Seçkinler mi iktidarda” yoksa “iktidardakiler mi seçkinleşiyor” noktalarında “sentezi” sizlere bırakıyorum!

10 Ocak 2009 Cumartesi

Nazım Hikmet’in son şiiri


İSTANBUL -
geldi dört güvercin suda yıkanmak için. Su mahpusane yalağındaydı. ve güneş güvercinlerin gözünde, kanadında, kırmızıgirdi dört güvercin yıkanmak için suyun içine. ve kederli toprakta dörtbaktı dört güvercine. Güvercinler hep beraber güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında uçabilirler. Durdurmaz onları demirgüvercinlerin yumuşakVe kanatlar Şimdi burda, şimdi damınİnsanların kanatları yok İnsanların kanatları yüreklerinde. Dört güvercin güneşe varmak için yıkandı, uçtu sudan.
********************
Vera'ya yazdığı Nazım Hikmet'in son şiiri..
Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülesene dedi bana
Ölsene dedi bana
GeldimKaldımGüldüm
Öldüm..
***************************************************
-------------------------------------------------------

Finanstaki on sapkınlık
08.01.2009 / Yiğit Bulut / Yorum
Değerli yatırımcılar, hafta içinde finans konusunda yazılmış extreme yazılardan başlamış ve özellikle bir kitaptan alıntılar yapmıştım. Bugün alıntılara kaldığım yerden devam edip,...

BOTAŞ'ta 'inanılmaz' gelişmeler
06.01.2009 / Yiğit Bulut / Yorum
BOTAŞ "yükü" çekecek, borçlar Hazine'ye aktarılacak ve Türkiye'nin petrol boru hatlarının ana damarı BOTAŞ yabancılara satılacak. Bu noktada "Nabucco'ya geri dönmek ve bazı hatırla...
Finans piyasalarında saklı düzen
05.01.2009 / Yiğit Bulut / Yorum
Başlık bana ait değil. Bir kitabın başlığı. Bugün için adını vermeyeceğim bu kitaptan iki gün boyunca sizlere bazı bölümleri aktaracağım. Amacım aykırı görünen bazı yöntemleri de s...
Hani 'kamu ekonomiden' çekilmeliydi
03.01.2009 / Yiğit Bulut / Yorum
Halk Bankası 'özel banka' olacakken, taliplerin ikisi de kamu bankası oldu. Hatta daha da komik bir durum var. Türkiye'de banka alıp, 'Bir şey biliyoruz da geliyoruz' diyen Fortis ...

Sermaye Piyasası Kurulu'nun 'haklı' kararı
02.01.2009 / Yiğit Bulut / Yorum
Patron şirketini halka açtıysa bilecek ki, o şirket artık onun değil. Ve orayı teslim ettiği adam da bilecek ki, 'orası babasının çiftliği' değil. Sorumluların, bir yanlış yaptıkla...
DOW 8500, İMKB 26,500 üstünde 2009'a 'viraj' dönerek mi girdik
01.01.2009 / Yiğit Bulut / Yorum
Değerli dostlar, geçtiğimiz haftalarda piyasa denklemini yazarken, "Dow Jones (DOW) 8.500, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) 26.500, dolar 1,50 YTL'den tepki ve faizde yüzde...

Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsü

İşte Ata'nın ABD'ye hitabıÇankaya Köşkü, şimdi de Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsünü yayınladı. Şimdiye kadar ender yayınlanan 2 dakika 19 saniyelik görsel doküman, Atatürk’ün, ABD’in ilk Türkiye Büyükelçisi Joseph C. Grew’i kabulünü içeriyor. Atatürk, ABD Büyükelçisi’nin de yanında hazır bulunduğu görüntüde, ABD halkına hitap ediyor. Atatürk, 1925 yılında çekilen bu görüntüsünde, ABD’lilere "Muhterem Amerikalılar" diye hitap ediyor ve "Amerika milletinin Türk milletiyle beraber olduğundan şüphem yoktur" diyor.

PENGUEN KAPAK



BURADA YER ALAN YATIRIM BİLGİ, YORUM VE TAVSİYELERİ YATIRIM DANIŞMANLIĞI KAPSAMINDA DEĞİLDİR. YATIRIM DANIŞMANLIĞI HİZMETİ; ARACI KURUMLAR, PORTFÖY YÖNETİM ŞİRKETLERİ, MEVDUAT KABUL ETMEYEN BANKALAR İLE MÜŞTERİ ARASINDA İMZALANACAK YATIRIM DANIŞMANLIĞI SÖZLEŞMESİ ÇERÇEVESİNDE SUNULMAKTADIR. BURADA YER ALAN YORUM VE TAVSİYELER, YORUM VE TAVSİYEDE BULUNANLARIN KİŞİSEL GÖRÜŞLERİNE DAYANMAKTADIR. BU GÖRÜŞLER MALİ DURUMUNUZ İLE RİSK VE GETİRİ TERCİHLERİNİZE UYGUN OLMAYABİLİR. BU NEDENLE, SADECE BURADA YER ALAN BİLGİLERE DAYANILARAK YATIRIM KARARI VERİLMESİ BEKLENTİLERİNİZE UYGUN SONUÇLAR DOĞURMAYABİLİR. *************
Free META Tag Analyzer Free Hit Counters
Sitemap Generator Link Değişimi *Valid HTML 4.01 Transitional