22 Mart 2009 Pazar

leman son kapak 22 03 2209











yılmaz özdil yazıları 22032209

Yılmaz ÖZDİL

Nerelisin hemşerim?


AKP adresleri karıştırdı... Giresun Şebinkarahisar’a "Sen İstanbul’sun büyük düşün" pankartları asıldı!

İlk bakışta çok matrak gibi görünüyor ama, "eğrisi doğrusuna denk geldi" aslında...

*
Çünkü, Giresun’da kütüğü Giresun olan 371 bin Giresunlu yaşarken, İstanbul’da 457 bin Giresunlu yaşıyor!

*
Normalde, Sivas’a, Erzincan’a, Sinop’a, Bayburt’a, Rize’ye, Çankırı’ya ve Kastamonu’ya da "Sen İstanbul’sun" pankartları asılmalı... Çünkü, Sivas’ta 583 bin Sivaslı otururken, İstanbul’da 688 bin Sivaslı oturuyor! Rize’de ne kadar Rizeli varsa, İstanbul’da da o kadar Rizeli var... İstanbul’daki Sinopluların sayısı, Sinop’taki Sinopluların iki katı... Kastamonu’da kütüğü Kastamonu olan 323 bin Kastamonulu var, İstanbul’da 519 bin!
*
"Ne malum hemşerim?" derseniz, kıçımdan uydurmuyorum, İstatistik Kurumu’nun adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarından aktarıyorum.
*
Adana’da 339 Çanakkaleli var. Adıyaman’da 28 tane Tekirdağlı; Bolu’da 34 tane Hakkárili; Eskişehir’de 45 bin tane Afyonlu; Gaziantep’te 894 tane İzmirli yaşıyor. Antalya’da en çok Konyalı var; 63 bin tane... Boşuna "Konyaaltı" denmiyor yani!

*
Edirne’den Ardahan’a klişemiz boşuna değil... Edirne’de 512 Ardahanlı var, Ardahan’da 67 Edirneli... Kuzeyden güneye bak; Sinop’ta 139 Mersinli yaşıyor, Mersin’de 559 Sinoplu.
*
"Başkent Çorumlu" desek, sürçü lisan etmiş olmayız; 324 bin kişi... Her 5 Ankaralıya 1 Çorumlu düşüyor... Ankaralılar Ankara’dan sonra en çok İstanbul’da; 76 bin kişi... En az Kilis’te 140 kişi... Muğla’da Adana’dan iki kat fazla Ankaralı yaşıyor; 7 bin.
*
Diyarbakır’da en az Bilecikli var, 202 kişi... En fazla Mardinli var, 68 bin kişi... Diyarbakır’dan sonra en fazla Diyarbakırlı İstanbul’da, 154 bin... En az Diyarbakırlı Karabük’te sadece 55... Türkiye’de toplam 1 milyon 810 bin Diyarbakırlı var; 533 bin Diyarbakırlı Diyarbakır dışında yaşıyor.

*
Trabzon’daki Trabzonluların yarısı kadarı İstanbul’da; 358 bin... Bana enteresan geldi; Ankara ve İzmir’den daha fazla Kocaeli’de oturuyor Trabzonlular; 48 bin.

*
İzmir’de... 10 bin Bingöllü, 13 bin Batmanlı, 19 bin Tuncelili, 20 bin Ordulu, 23 bin Ardahanlı, 25 bin Bitlisli, 26 bin Elazığlı, 30 bin Kayserili, 31 bin Malatyalı, 35 bin Tokatlı, 36 bin Şanlıurfalı, 48 bin Muşlu, 59 bin Ağrılı, 60 bin Diyarbakırlı, 60 bin Sivaslı, 69 bin Karslı, 115 bin Konyalı, 121 bin Erzurumlu, 122 bin Mardinli yaşıyor... Bi türlü alamadıkları için "gávur" dedikleri İzmir bu.
*
Türkiye’nin en kalabalık hemşo kitlesi, kütüğünde "İstanbul" yazanlar... Toplam, 2 milyon 432 bin İstanbullu var. 289 bin İstanbullu, taşı toprağı altın dememiş, gitmiş, İstanbul dışında yaşıyor... 3 bini Adana’da, 18 bini Bursa’da, 35 bini Ankara’da, 23 bini Antalya’da, 246’sı Bitlis’te, 32 bini İzmir’de, 27 bini Tekirdağ’da, 253’ü Iğdır’da, 2 bini Samsun’da...


İstanbul’da en çok İstanbullu Kadıköy’de yaşıyor; 185 bin... Üşenmedim, baktım, İstanbul’daki İzmirliler de, en çok Kadıköy’de yaşıyor... Dolayısıyla, "Burada seçimi kazanır mıyım acaba" diye merak eden arkadaş, havada bulut, sen Kadıköy’ü unut... En az İstanbullu, 8 binle Sultanbeyli’de.

*
İstanbul’da en az Hakkárili var; 7 bin kişi... En çok Kastamonulu Bağcılar’da, en çok Sivaslı Ümraniye ve Káğıthane’de; en çok Karslı Küçükçekmece’de; en çok Diyarbakırlı Bağcılar’da; yazının başına dönersek, en çok Giresunlu Beyoğlu’nda yaşıyor.

*
Şimdi sıkı durun!

81 şehrimizin 81’inde de, 81 şehrimizden insanlarımız oturuyor...

81’de 81.

İç içe.

*
Vanlının olmadığı, Aydınlının olmadığı, Burdurlunun olmadığı, Samsunlunun olmadığı, Muşlunun olmadığı bir şehrimiz yok... Muş’ta olmayan, Van’da olmayan, Aydın’da olmayan şehrimiz de yok.

*
Anneannem Giritli, dedem Bursalı, anam Mardinli, babam Aksaraylı, kayınvalidem Aydınlı, kayınpederim Nazillili, eşim Stuttgartlı, kızım İzmirli, İstanbul’da oturuyorum... Sanırım, dünyada şark çıbanı olan tek Giritli benim anamdır.

*
Komşu, arkadaş.

Gelin, damat, dünür.

*
Özetle.

Hálá "biz kimiz?" diyorsanız...

Aha işte tablo...

Etle tırnağız.
22 Mart 2009

22 mart yazıları


Mesela

Başbakan Erdoğan 18 Marttaki Çanakkale mitinginde dedi ki:
“Çanakkale böyle gidemez. Bu değişimi AKP ile yapacağız. Daha modern, daha çağdaş bir Çanakkale istiyoruz. Çanakkaleli hizmete mi prim verecek, ideolojiye mi? Eğer ideolojiye prim vermeye devam ederse, bu Çanakkale daha çok çekecek. Bütün yokluklar burada aynen devam edecek. Ama hizmet siyasetine oy verirse, Çanakkale daha modern ve çağdaş yaşam koşuluna ulaşacak.”
Çanakkale 1915’de düşse, mesela İngiliz işgaline uğrasaydı. Acaba işgal komutanı Çanakkalileri bu kadar ağır tehdit eder miydi?

melih asık kösesi


17 Mart 2009 Salı

bekir coskun/ yılmaz özdil yazıları hürriyet

Bekir COŞKUN Beni kovarlar mı?..
BENİ kovacaklar mı, kovmayacaklar mı?..Başbakan "Bunu kovun" der mi?.. Derse kovulur muyum, kovulmaz mıyım?..O yürekli dört kadının programında Çiğdem Anad, Ertuğrul Özkök’e "İktidar diyet isterse Bekir Coşkun’u kovar mısınız?" diye sorunca tartışma sürüyor, yazılar yazılıyor, herkes fikrini söylüyor, okurlarım durmadan görüş bildiriyor..."Seni kovmazlar" diyen de var, "Seni kovacaklar" diyen de.Herkes tartışıyor, ben hariç...Avukatların kavgası bitince, hakkında karar verilecek sanık gibi şaşkın öyle bakıyorum. Bakıyorum; ben ne olacağım?..*En son; Başbakan’ın sözcüsü iken şimdi Radikal’de köşe yazarı olan Akif Beki yazdı. Belki de hálá kendini sözcü görüp her "Akif de ki..." denildiğinde açıklama yapma alışkanlığındandır. Akif Deki’nin yazısı iki bölüm. Birinci bölümde gruba uygulanan vergi cezasından söz edip "Yanlış hesap varsa Bağdat’tan döner" diyor, bu iyi...Sonra sıra geliyor bana ve diyor ki:"Yazılana-çizilene cevap vermekse mesele (başbakan) asla vazgeçmez... Dişe diş, söze söz diyenlerdendir. (...) Hele bir de milletse hakkı gasp edilen, milletse hakarete maruz kalan. (...) Diyet falan istemez... Sadece iftiraya-hakarete izin vermeyin der. (...) Hadi sayın Başbakan’a reva gördünüz, çoluk çocuğuna karışmayın....."*Yani ben millete hakaret ettiğim içinmiş tüm bunlar...Başbakan diyet falan istemezmiş ama; "dişe diş"miş...Ve nihai uyarı:"Çoluk çocuğuna karışmayın"mış...*Birincisi; ben millete hakaret etmedim, etmem de... O benim milletim... Sadece milletin aldanmasına-aldatılmasına katlanamam...İkincisi; Akif Beki’nin yazısında dahi milletin hakkını gasp etmemden söz edip, peşinden "çoluk çocuğuna karışmayın" ne demek?..Hani sorun milletin hakkıydı?..Yani milletin gözünün içine baka baka "çoluk çocuğa" alınan medya grupları, gemicikler, mücevheratçılar vs. milletin hakkını gasp olmuyor, bizim yazmamız gasp oluyor!..*Üç; yine de sorun bensem... "Dişe diş" sıra bana gelmişse...Ben de gidip duvarlara yazarım yazılarımı...
----------------------------
Yılmaz ÖZDİL *hürriyet
Hafta içi mitinge gidenler sigortalı yapılsın, asgari ücret bağlansın...Başbakan salı miting yapıyor.Dolu.Baykal çarşamba miting yapıyor.Dolu.Bahçeli perşembe miting yapıyor.Dolu.*İstatistik enstitüsünün zahmet edip işsiz sayısı açıklamasına gerek yok aslında... Meydanlar işsizliğin kanıtı.*Bakın dün pazartesiydi.İlk iş günü.Mesai saati içinde üç şehirde miting vardı!*"İşsizlik patladı" denilen Fransa’da mesela... Sarkozy, pazartesi günü mesai saati içinde Lyon’da miting yapsa, üç beş hapçıdan başka konuşacak adam bulabilir mi? Almanya’da mesai saati içinde sokağa çıkma yasağı var zannedersin!*Demirel’in en güçlü olduğu dönemi hatırlayın... Ecevit’in yıkıp geçtiği günleri... Hafta içinde miting var mıydı?*Cumhuriyet tarihinin en kalabalık mitingi, kanlı 1 Mayıs... Hangi gündü? Pazar... Çünkü, öldük bittik denilen 1977’de bile insanların iyi kötü işi vardı... O sene 1 Mayıs farz edelim çarşambaya denk gelseydi, kaç kişi işinden izin alıp gelebilirdi?*Şimdi çık Taksim’e...Her gün miting!*Veya... Dükkánı kapatıp cuma namazına gidenlerin sayısındaki artış, ahalinin dünyevi maddiyattan uzaklaşması mıdır, yoksa zaten siftah yapamadığı için bari gidip Allah’a yakarma çabası mıdır?*Kalabalıksa maharet...Zuhuratbaba, sanırsın başbakan.*Nimet Abla...Rahmi Koç.*Özetle.İşçisin sen işçi kal derdik. Kızarlardı.Sen bilirsin birader...Büyük düşün, işsiz kal.

3 Mart 2009 Salı

adaylarımız..


......Ama belediye denince, bence en yakışanları şunlar:

Muhsin Korumaz, Oğuz Satıcı, Gülşen Arpalık, Salih Kalender, Osman Aldırmaz, Salim Kaygısız, Emin Halebak!
yılmaz özdilden..

utanırım -bekir coskun

Bekir COŞKUN
Utanırım...

BAŞBAKAN, Deniz Baykal ile televizyona çıkıp yüz yüze, herkesin gözü önünde tartışmak istemiyor.

Ben de olsam televizyona çıkmam...


Sonra Baykal bana, "Şu Deniz Feneri davasının Türkiye’ye uzantılarını Alman Mahkemesi tespit etti, şunu bir konuşalım" dese...

Ne yanıt verebilirim?..

Ya da "Şu damadın şirketine iki kamu bankasından alınan para ile gazete-televizyon aldındı mı?" diye sorsa...

Ne diyebilirim...

Sesim çıkmaz...

Utanırım...

Diyelim ki "Üniversiteyi bitirmiş gençlerin tümü işsiz. Babalarının-annelerinin sorgulayan bakışlarından kaçmak için akşamları sofralara oturmuyor çocuklar... Sizin ise daha kolejde okuyan çocuklarınız bile şirket-mirket kurup zengin oluverdiler... Nedir bunun sırrı?" diye sorsalar bana...

Sıkılırım...

Elim-ayağım titrer...

Yüzüm kızarır...

Ter boşalır yanaklarımdan...

*

Soruldu diyelim:

"Nedir bu gemicik hikáyesi?.."

".........?"

"Nedir bu altın-mücevherat işi?.."

".........?"

"Nedir şu anda ailenin mal varlığı?.."

".........?"

"Cumhuriyetçiler evlerinden toparlanırken ’yargıya güvenin" diyorsun da, sıra dokunulmazlıkların kaldırılmasına gelince niye ’yargıya güvenmiyorum’ diyorsun?.. Niçin kaldırmıyorsun şu dokunulmazlıkları?.."

".........?"

"İnsanların yatak odalarını dinletiyorsun da, kendi yolsuzluk dosyalarınıza bakılmasına niye izin vermiyorsun?.."

".........?"

*

Denilse...

Ne yaparım ben?..

Kanım çekilir, kanım...

Bir daha meydanlara çıkıp bakamam insanların yüzüne...

Utanırım...



3 Mart 2009

1 Mart 2009 Pazar

Eşeklik..

Bekir COŞKUN

Eşeklik...


BİR şeffaf káğıdın (sanırım aydınger káğıdı) üzerindeki dünya haritasında en çok hırsızlığın olduğu ülkeleri taradılar.

Arkasından bir başka şeffaf haritada en çok ırza geçilen ülkeleri, bir başka şeffaf haritada en çok cinayet işlenen ülkeleri, bir başka haritada en çok dolandırıcılığı, bir başkasında yoksulluğu, bir başkasında açlığı...

Bir başka şeffaf harita üzerinde de hayvanlara en çok eziyet eden ülkeleri taradılar...

Tüm haritaları üst üste koyup ışığa tuttular.

Hepsi tamı tamına çakışıyordu...

Bu ülkelerin hangi bölge ülkeleri olduğunu tahmin edersiniz, utanıyorum, dilim varmıyor...

*

Televizyonda doğa-belgesel yayını yapan kanallar (örneğin; National Geographic) hayvansever örgütlerin Ortadoğu’ya gidip eşekleri korumaya çalıştıklarını görüntülerle veriyorlardı.

Bir eşeğin üzerine İsrail bayrağı çizmişler, eşek kızgın kalabalığın ortasında ve insanlar ona el-kol hareketleriyle küfrediyorlar, yumrukluyorlardı.

Sonra korkunç bir şey başlıyor.

Taşlıyorlar eşeği...

Eşek şaşkın...

Kaçmak istiyor, çevresini sarmış kara sakallı insanlar öyle kalabalık ki, gözlerini kapatıyor eşek.

Ve eşeği linç ediyorlar, hayvan kanlar içinde can veriyor.

*

"İsrail’i telin"
meydanına giderken mutlu mutlu kuyruğunu sallayan eşek (O sanıyor ki iyi bir yere gidiyor) sadece bir-iki-üç değil.

Ya da sadece İsrail’e kızmış insanların yaptığı bir tek olay değil bu.

Dün akıl almaz hayvan düşmanlığı öyküleri geliyordu bilgisayarıma; bizim Marmaris’ten, Tuzla’dan, İstanbul’dan, Van’dan...

*

Eşeğin üzerine İsrail bayrağı çizip onu linç etmekle, 7 milyonluk İsrail’in önünden kaçan 200 milyonun öyküsü birbirini tamamlar ve birbirinin ayrılmaz parçasıdır aslında...


Bu uygarlaşan dünyada ilkellik asıl düşmanımızdır.

İlkel kalıp kazanamayız...

Marmaris’te, İstanbul’da, Van’da... Ya da Ortadoğu’nun herhangi bir ülkesinde...

O harita gözümün önüne geliyor...

Kapatıyorum gözlerimi...



1 Mart 2009

1 mart yazıları

Melih AşıkAçık Pencere

pandikyan Efendi
Ülkeler silahlı ya da silahsız işgal altına düştüğünde geçim yolu olarak işbirlikçiliği seçen kansızlar çıkar otaya... Bunlar güvenlik görevlisi de olabilir, siyasetçi de, gazeteci de... Bunların işgalci efendilerine yaranmak ve iyi yaşamak için satmayacakları inanç, harcamayacakları değer yoktur... İşbirlikçinin milliyeti de yoktur...
İlhami Soysal, Bengi Yayınevi’nce yeni baskısı yapılan “Kurtuluş Savaşında İŞBİRLİKÇİLER” adlı kitabında anlatıyor...
İstanbul’da Tahsin, Müdür Muavini Kemal, Hafız Sait, Sakallı Cemil, Yolgeçenli Yusuf gibi polis şefleri, Osmanlı Devleti adına elde ettikleri istihbaratı işgalcilere aktararak, onlarla işbirliği yaparlar...
Dahası... Düpedüz İngiliz istihbaratında görev alan polisler de vardır...
Polis Cemal ile kardeşi Polis Nedim... Telgrafçı Yakup, Telgrafçı Basri, Haydar, Haçaturyan, Onnik, bunlardan bazılarıdır.
Bu kişiler doğrudan İngiliz polisi olarak çalışmaktadır...
Başlarındaki amir de Ermeni asıllı bir Osmanlı’dır; Pandikyan Efendi...
Gerisini kitabın 157. sayfasından aktaralım:
“Ve bu Pandikyan Efendi, İngiliz memuru olmasına, İngiliz deniz istihbaratı kısmının amiri olmasına rağmen emrindeki Türk asıllı İngiliz ajanlarının melanetini Türk İstihbarat servislerine haber vermekte, Kuvayı Milliyecilerin İstanbul’dan kaçırdıkları cephanenin Anadolu’ya ulaşması için yardımcı olmaktadır.”
Osmanlı Bankası Müdürü Keresteciyan da Anadolu’ya silah kaçıran gruplara, yaptıkları işi bile bile, banka hizmeti sunar, kredi sağlar.
Benliyan adlı İngiliz üniforması giyen bir Ermeni polis vardır ki, İngiliz istihbaratını Türk istihbaratçılara aktararak vatanına hizmet eder.
Tahsin, Yusuf, Cemal, Nedim işbirlikçi... Pandikyan, Keresteciyan, Benliyan yurtseverdir.
Çünkü işbirlikçilik milliyetle değil, cibilliyetle ilgilidir...
(Konuyla doğrudan ilgisi yok ama... Ermenilerin yukarıda anlatılan yurtsever davranışlarının 1918 yılına rasladığına, 1915’in üzerinden sadece üç yıl geçmiş olduğuna da dikkati çekelim...)



-------------------

Süleyman Nazif öldükten bir süre sonra gazetelerde bir haber çıkıyor, mezar taşını Belediye yaptıracak.
Buna çok üzülen Ömer Ferid Kam şu dörtlüğü yazıyor:
“Sağlığında nice ehl-i hünerin
Bir tutam tuz bile yokdur aşına
Öldürüp evvel onu açlıkdan
Sonra bir türbe yaparlar başına.’’

Kaynak: Mahir İz’in anıları/Yılların İzi, sayfa 15, İrfan Yayınları-1975

-
Neyzen Tevfik, bir siyasetçiyi arıyor:
“Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!.. “
* * *
BU dörtlük ise o tarihte memleket görüntüsü:
“Çürüdü memleketin iç yüzü çöktükçe temel,
Şimdilik harice karşı yerimiz olsa dahi,
Yüzümüz yok bakacak kabrine ecdadımızın
Tükürür zannederim yüzümüze tarihi...”
Neyzen Tevfik bunları 1940’larda yazmış...
Ya bugün yaşasaydı?



********************

Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsü

İşte Ata'nın ABD'ye hitabıÇankaya Köşkü, şimdi de Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsünü yayınladı. Şimdiye kadar ender yayınlanan 2 dakika 19 saniyelik görsel doküman, Atatürk’ün, ABD’in ilk Türkiye Büyükelçisi Joseph C. Grew’i kabulünü içeriyor. Atatürk, ABD Büyükelçisi’nin de yanında hazır bulunduğu görüntüde, ABD halkına hitap ediyor. Atatürk, 1925 yılında çekilen bu görüntüsünde, ABD’lilere "Muhterem Amerikalılar" diye hitap ediyor ve "Amerika milletinin Türk milletiyle beraber olduğundan şüphem yoktur" diyor.

PENGUEN KAPAK



BURADA YER ALAN YATIRIM BİLGİ, YORUM VE TAVSİYELERİ YATIRIM DANIŞMANLIĞI KAPSAMINDA DEĞİLDİR. YATIRIM DANIŞMANLIĞI HİZMETİ; ARACI KURUMLAR, PORTFÖY YÖNETİM ŞİRKETLERİ, MEVDUAT KABUL ETMEYEN BANKALAR İLE MÜŞTERİ ARASINDA İMZALANACAK YATIRIM DANIŞMANLIĞI SÖZLEŞMESİ ÇERÇEVESİNDE SUNULMAKTADIR. BURADA YER ALAN YORUM VE TAVSİYELER, YORUM VE TAVSİYEDE BULUNANLARIN KİŞİSEL GÖRÜŞLERİNE DAYANMAKTADIR. BU GÖRÜŞLER MALİ DURUMUNUZ İLE RİSK VE GETİRİ TERCİHLERİNİZE UYGUN OLMAYABİLİR. BU NEDENLE, SADECE BURADA YER ALAN BİLGİLERE DAYANILARAK YATIRIM KARARI VERİLMESİ BEKLENTİLERİNİZE UYGUN SONUÇLAR DOĞURMAYABİLİR. *************
Free META Tag Analyzer Free Hit Counters
Sitemap Generator Link Değişimi *Valid HTML 4.01 Transitional