6 Ekim 2008 Pazartesi

‘Tanrı gökyüzünde hükümrandır, para da yeryüzünde’

Bayramda bir avuç da, kızlı-erkekli 6-7 yaş çocuğu geldi kapıya, bayramlaşmak için.
Henüz “riya” tozlarına bulanmamış masum bakışlarıyla, ne kadar da sevimliydiler.
* * *
Bayramın sonuncu günü ikindiüstü, kapı adeta ürkekimsi bir titreşimle çalındı.
Açtığımda, yine sevimli bir ufaklık duruyordu karşımda ve utangaç bir sesle:
- Bayramınızı kutlarım, diyordu.
- Ben nerde oturuyorsun bakayım, diye sordum.
- İki sokak yukarda, dedi; sonra da kendisince önemli olan bir ailenin adını söyleyerek:
- Onların komşusuyuz, diye ekledi.
* * *
Karşımda duran 6-7 yaşlarındaki yavru da; sanırım, bayramı kutlamak için kapıyı çalan minisküller tayfasından birçoğu gibi, bir kapıcı ailesinin çocuğuydu; ama dili varmıyordu, babasının kapıcı olduğunu söylemeye. Onun için de, önemli saydığı birilerinin adını veriyor ve:
- Onların komşusuyuz, diyordu.
* * *
ABD’de patlayan ekonomik krizin, dünya ülkelerinde yarattığı kaygılarla; karşımda duran iki karışlık insan yavrusunun, aile kimliğini söylemekte yüreğini sıkıştıran gizli kerpeten arasında, bir köprü kurmak zor.
* * *
Acaba gerçekten o kadar zor mu?
Şimdiye dek “para”nın, dünya kamuoyunun bilincinde de kristalleşen bir tanımlaması yapılmadı.
Neden okullarda, üniversitelerde, akademilerde, bilimsel konferanslarda, panellerde, açık oturumlarda “para”nın tanımlaması yapılmıyordu?
* * *
“Meslek”le “para”nın tanımlamaları yapılsa; Hollywood’un Güney Amerika’yı, Afrika’yı, Yakın ve Ortadoğu ile uzak Asya ve Okyanus adalarını konu alan “Üçüncü Dünya” ile ilgili filmleri de; ola ki bambaşka bir “gerçek”in tahtına otururdu.
* * *
“Meslek”, insanoğlunun gövdesel, yahut beyinsel enerjisini; “belirli bir donanım sonucu”, somuta dönüştürmesi demekti.
Marangoz, belirli bir donanım sonucunda enerjisini somutlaştırıyor; masaya, kapıya, merdivene dönüştürüyordu.
* * *
Aşçı, yemeklere dönüştürüyordu.
* * *
Doktor, hastalığın verdiği sıkıntıyı, iyileşmenin rahatlığına dönüştürüyordu.
* * *
Kaptan, su üstünden tekneyle gidilen bir yolculuğa dönüştürüyordu.
* * *
Arkeolog, topraklar altında kalmış eski uygarlık kalıntılarını, gözler önüne sermeye dönüştürüyordu.
* * *
Ressam, tablolara; yazar, kitaplara dönüştürüyordu.
* * *
“Para”nın tanımlamasına gelince; “para”, “dondurulmuş enerji” demekti.
Marangoza, harcadığı enerji ve her biri “somuta dönüşmüş enerji” olan malzeme karşılığında; harcanmış enerjisi, “para” olarak geri veriliyordu.
Ve marangoz aldığı parayı, yani “dondurulmuş enerji”yi hareketlendirerek, fırından ekmek alıyordu.
Böylece marangozun enerjisi, fırıncının enerjisiyle; “paranın aracılığı sayesinde” değiş-tokuş oluyordu.
* * *
Her “meslekte”, gerek donanım sahibi olmak, gerek üretim yapmak için harcanan enerjinin değeri değişikti.
Elektrik mühendisinin harcadığı beyinsel enerjiyle, ayakkabı boyacısının harcadığı gövdesel enerji, eşdeğerde değildi.
* * *
Ve insanların zaafı, daha az enerji harcayarak; daha çok “dondurulmuş enerji, yani para” sahibi olma üstüne odaklanmıştı.
O zaman da, tüm ülkelerde yaşayanların “enerji değiş-tokuşu” terazisinde aşırı bir dengesizlik oluşuyordu ve ekonomik krizler patlıyordu.
* * *
Karşımda duran ufacık yavru, babasının yaptığı işi söylemekten utanıyordu. Kazara Hazine’den geçinmeli mesleksiz bir “mevki sahibi”nin oğlu olsa, utanmayacaktı.
* * *
Adına “Üçüncü Dünya” denilen ve bir türlü “gelişmiş” olamayan tüm ülkelerde durum aynıydı.
O nedenle de oralarda çıkan hırgürler, daha kanlı; sinsi yolsuzluklar daha rezilane oluyordu.
* * *
“Meslek”in tanımlamasıyla, “para”nın tanımlamasını da, dünya kamuoyunun bilincinde kristalleştirmek gerekir ama; gerek parasal, gerek siyasal güç sahipleri, böylesi bir berraklığa yanaşmıyorlar.
* * *
“5 parmak bir değil, kazanan kazanır, kazanamayan kazanamaz” diyerek; ne Kozmos’ta, ne öteki canlılar arasında mevcut olmayan “yoksul-zengin” uçurumlarını ve nedenlerini sisleyip pusluyorlar.
* * *
Roman edebiyatında da, hiç paradan söz edilmeyen “romantik” dönemden sonra; “para”dan da söz edilmeye başlanan “realist” döneme, Balzac’ın ve Dickens’in kalemleriyle geçildi.
* * *
Para ve zenginlik üstüne söylenmiş atasözleri de, az değildir hani:
- Kefenin cebi yoktur.
- ...
- Dostuna muhtaç olacağına, düşmanına mal bırak.
- ...
- Para parayı çeker...
* * *
Hadi sonunu da biz getirelim:
- Parası olmayanlar da, önce içini çeker, sonra “ya sabır” çeker, sonra da çoğaldıkça çoğalıp yaşadığı ortamlarda korkuyu çeker.
-------


Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsü

İşte Ata'nın ABD'ye hitabıÇankaya Köşkü, şimdi de Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsünü yayınladı. Şimdiye kadar ender yayınlanan 2 dakika 19 saniyelik görsel doküman, Atatürk’ün, ABD’in ilk Türkiye Büyükelçisi Joseph C. Grew’i kabulünü içeriyor. Atatürk, ABD Büyükelçisi’nin de yanında hazır bulunduğu görüntüde, ABD halkına hitap ediyor. Atatürk, 1925 yılında çekilen bu görüntüsünde, ABD’lilere "Muhterem Amerikalılar" diye hitap ediyor ve "Amerika milletinin Türk milletiyle beraber olduğundan şüphem yoktur" diyor.

PENGUEN KAPAK



BURADA YER ALAN YATIRIM BİLGİ, YORUM VE TAVSİYELERİ YATIRIM DANIŞMANLIĞI KAPSAMINDA DEĞİLDİR. YATIRIM DANIŞMANLIĞI HİZMETİ; ARACI KURUMLAR, PORTFÖY YÖNETİM ŞİRKETLERİ, MEVDUAT KABUL ETMEYEN BANKALAR İLE MÜŞTERİ ARASINDA İMZALANACAK YATIRIM DANIŞMANLIĞI SÖZLEŞMESİ ÇERÇEVESİNDE SUNULMAKTADIR. BURADA YER ALAN YORUM VE TAVSİYELER, YORUM VE TAVSİYEDE BULUNANLARIN KİŞİSEL GÖRÜŞLERİNE DAYANMAKTADIR. BU GÖRÜŞLER MALİ DURUMUNUZ İLE RİSK VE GETİRİ TERCİHLERİNİZE UYGUN OLMAYABİLİR. BU NEDENLE, SADECE BURADA YER ALAN BİLGİLERE DAYANILARAK YATIRIM KARARI VERİLMESİ BEKLENTİLERİNİZE UYGUN SONUÇLAR DOĞURMAYABİLİR. *************
Free META Tag Analyzer Free Hit Counters
Sitemap Generator Link Değişimi *Valid HTML 4.01 Transitional