14 Eylül 2008 Pazar

DJI VE EUR/USD TEKNİK YORUM.halil recber/yigit bulut analiz yorum..


DJI VE EUR/USD TEKNİK YORUM

ABD DJI BUGUN İÇİN VERDİĞİMİZ ARALIKTA AYNEN BEKLEDİĞİMİZ GİBİ SEYREDİYOR.

ABD DJI BUGUN İÇİN VERDİĞİMİZ ARALIKTA AYNEN BEKLEDİĞİMİZ GİBİ SEYREDİYOR.



11.350 ETRAFINDA AÇILIŞTAN BU YANA SEYRETMESİ TEKNİK OLARAK HAZIRLIĞIN SON AŞAMALARINDA OLDUĞUNU GÖSTEREN EN BÜYÜK İŞARET.



YENİ HAFTADA ÜZERİNDE KAPANIŞ 2000 YILI ZİRVESİNİN GEÇİLMESİ ANLAMINA GELECEĞİ GİBİ



LUMLU HAVA İLE SÜREÇ ABD PİYASALARINDA EN KÖTÜ HABER AKIŞLARININDA SONA ERDİĞİ ANLAMINADA GELECEKTİR.



EUR/USD


DİPTEN DÖNÜŞ AYNEN BEKLEDİĞİMİZ GİBİ SEANS İÇİ 20 DAKİKALIK 5 DAKİKALIK ÇALIŞMALARIMIZIN BİZİ DOĞRU YÖNLENDİRDİĞİNİ GÖSTERMEKTE.



VE İLK ADIM HAREKETLER TEPKİLER OLUMLU GELİŞİYOR.


1.4150 ÜZERİNDE 1.4200 VE 1.4100 ÜZERİNDE KALDIĞI MÜDDETÇE HEDEF ÜÇÜNCÜ ADIMDA 1.4300 OLARAK GELİŞECEKTİR.




BÜYÜK RESİMDEN BAKMAK HER ZAMAN DOĞRU TREND ÜZERİNDE OLMAMIZI SAĞLAR.



KÜÇÜK GUNLÜK İŞLEMLERİ DAHİ SAATLİKLERDEN İNCELEYEREK VE 5 DAKİKA SONRASINI DAHİ TAHMİN YETENEĞİ SAĞLAYARAK GELİŞTİR.



SİZ 5 DAKİKALIK GRAFİKLERDEN SONUÇ ALINMAZ ÇALIŞMAZ DİYENLERE BAKMAYIN ,ANLIK GRAFİKLERDEN DAHİ KISA PERİYOTLARA İNANMAYANLARI DAHİ ŞOKE EDECEK SONUÇLAR ALABİLİRSİNİZ. TABİKİ GRAFİKLE YATIP GRAFİKLERLE KALKMAK BU İŞİN SIRRI.



SİZLERE NE ANLATMAK İSTEDİĞİNİ RESME BAKARAK ZAMAN İÇİNDE GÖREBİLİRSİNİZ.


ADETA SİZİN BİLE İNANAMAYACAĞINIZ BİR ŞEKİLDE ETKİLER SONUÇ ALMANIZI SAĞLAR. SÜREKLİ GRAFİK BAKMAK BU İŞİN İLK ADIMIDIR.


SABIRLA OKDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.halil recber
---
-------------
Kapak879.jpg

Bataklıkta çırpınmak!Mehmet Uğur CİVELEK / ARKA PLAN
10.09.2008 - 09:01

Küresel düzeyde yaşanan olumsuzluklar üreten kesimler başta olmak üzere yapısal sorunlarımızı ağırlaştırırken istikrarsızlık potansiyelini beslemeye devam ediyor. Bir yandan durgunlaşma eğilimi diğer yandan artan enflasyon baskıları ekonominin çarklarını dönemez hale getiriyor. Hangi açıdan bakar isek bakalım olumsuzluk boyutunun dayanılmaz boyutlara ulaştığı dikkat çekiyor.

Gerek iç ve dış talep daralması gerekse olumsuz maliyet koşulları hareket yeteneğini sınırlıyor. Diğer taraftan mevcut uygulamalar çerçevesinde yüksek düzeyini koruması beklenen tasarruf açığı ve cari açığın finansman kalitesi bozuluyor, aşırı kırılgan hale gelen borç-alacak zinciri stok değişkenlerdeki sorunları yaratıyor veya mevcut olanları büyütüyor. Ekonomik daralma, daha da yüksek işsizlik kaçınılmazlaşır iken, düzeldiği iddia edilen mali sektör ve kamu dengesi mevcudu koruyamamanın sıkıntısını yaşıyor. Bu sorunlar yumağı hem rekabet gücünü çökertiyor hem de azalan gelirin paylaşımını iyice bozarak sorunların tüm sektörlere ve ekonomiye daha hızlı bir şekilde yayılmasına aracılık ediyor.

Ülkemizde toplam sınai üretim içinde ihracatın payı 2000'li yıllarda olğan dışı bir hızla arttı. Sanayiciler daha kârlı olduğu için değil iç pazardaki olumsuzluklar nedeniyle bu yola yöneldi; maliyetleri aşağı çekmek zorunluluğu nedeniyle ölçekler değişti ve pek takdir edilmese bile bu alanda mucizeler yaratıldı. Fakat artık durum değişti hem önemli pazarlar hızla daralmaya başladı ve yeni pazar bulmak çok zorlaştı hem de maliyeti düşürmeyi bırakın artışını önleyecek mucizeler yaratmak imkansızlaştı. Özetle söylemek gerekir ise tıkandık. Üretim azalacak, azaldıkça ölçek ekonomisinden uzaklaşılacağı için maliyetler artacak, kârlı fiyattan satılamayan ürünler ise artık üretilmeyecek. İşsizlik artacak, ödenemeyen borçlar anormal düzeylere çıkacak, dış talebe paralel olarak iç talep de daralacak. Belki düzelir umudu ile zararına üretim göze alınsa bile finansman bulmak pek mümkün olamayacak.

İçeride Merkez Bankası'nın hesapladığı reel efektif döviz kuru endeksleri gerçeği yeterince göstermese bile ağustos ayında tarihi rekor seviyelere ulaşmış; üreticinin perişanlığını dayanacak gücünün kalmadığını resmediyor. Söz konusu endeksler tüketici fiyatlarına göre yüzde 94 üretici fiyatlarına göre yüzde 67 aşırı değerliliği işaret ediyor. Dışarıda doların güçlenmesi ise ithal girdi maliyetini artırırken, birim ihraç ürünü başına hasılayı küçülterek açmazı büyütüyor. Ayrıca uluslararası döviz piyasalarındaki gelişmeler dolar bazındaki büyüklükleri olumsuz yönde etkileyerek beklenti yönetiminden medet umarak günü kurtarmaya çalışanları da ofsayta düşürüyor.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nde sektörel dernekler toplantısında dile getirilen sorunlar ciddiye alınmıyor. Evet haklısınız maliyetlerinizi aşağı çekmek gerekli çalışalım deniyor; iki hafta sonra elektriğe yüzde 15'lik bir zam daha geliyor ve sekiz aylık ayarlama yüzde 65'e yaklaşıyor! Sormak gerekiyor hükümetin niyeti nedir? Bu ülkede yaşayanlara üzüm mü yedirmek istiyor yoksa onları güçlülerin masasına meze mi yapmaya çalışıyor? Eğer niyet üreticiyi bitirmek ve ülkeyi parçalamak ise doğru yaptıklarını söyleyebiliriz. Eğer niyet aksi yönde ise tüm uygulamaların acilen değişmesi gerekiyor. Mevcut uygulamalardan vazgeçmeyelim, mali disipline önem verelim ve AB sürecinde kararlı olalım diyenlerin de herkesi aptal yerine koyma tavrından vazgeçirilmesi önemli. Bu açmazı yaratan yaklaşımlar kendi üretip beslediği sorunlar yumağını çözemez... Kendisi için istediğini başkalarına çok görenler demokrat ve inançlı olamaz.

------

ciziyorum..haslet soyoz /ercan akyol

Türkiye, İran operasyonuna hazır kabak kimin başınapatlayacak..yigitbulut/yorum

Türkiye'de siyaseti, "medya-siyasetçi" kavgası belirleyecek diyorsanız, bence acele ediyorsunuz. Ne siyaseti, ne de finansal dinamikleri belirleyecek ana denklem bu çizgiden çıkmayacak. Ana çizgi çok açık ve net: Amerika ve İsrail'in İran operasyonu. Bu detaya Obama'nın geride kaldığı gerçeğini yani Bush yönetiminin devam edeceğini de ekleyin. Peki Türkiye'de özellikle ABD ve İsrail bugüne kadar kendilerine normal şartlarda ters olması gereken AKP'yi neden desteklediler?
Değerli dostlar, amaç Türkiye'de bir İslam Devleti kurdurmak değil, Türk halkına en kötüyü gösterip, bu tehlikeyi İran ile özdeşleştirdikten sonra, Türkiye'yi yeni yolda kullanmak. Bu arada bir not düşeyim, var olan ekonomik trend ABD'nin kesinlikle İran'a saldırmasını gerektiriyor.
Türkiye için 4 senaryo
Bu noktada sizlere Pentagon'a sunulan ve siyasi işlerden sorumlu savunma müsteşarlığının "RAND CORPORATION'a" hazırlattığı son iki rapordan rapordan bazı cümleleri aktarmak istiyorum.
Ne diyor Amerikalılar? Mesaj çok açık, aynen aktarıyorum:
"AK Parti'nin başarısının İslami kökleri olan siyasi hareketin gücünü gösterdiği savunulan raporda, Refah ve Fazilet gibi selef partilerden çok farklı olduğu belirtiliyor. Raporda, Avrupa Birliği (AB) yolunda diğer dinlere ait azınlıkların haklarını da içeren reformlar yapıldığına dikkat çekiliyor. RAND raporunda önümüzdeki 10 yılda Türkiye için dört ana muhtemel senaryodan söz ediliyor: AKP'nin ılımlı, AB eğilimli bir yol izlemesi, sinsi İslamlaşma, AKP'nin yargı tarafından kapatılması ve askerî darbe. Rapora göre, AKP kapatılmazsa ve iktidarda kalırsa, laikçileri tahrik edecek ve laik-dindar dengesini değiştirecek icraatlar yönünde bastırma hususunda daha ihtiyatlı olacak. Kemalist idareci sınıfın Türkiye'de hâlâ büyük oranda hakim olduğu kaydedilen raporda, siyasette dinin kabul edilir rolünü tanımlayan çizgileri aşan herhangi bir hükümet, siyasi gerilime sebebiyet verecek ve muhtemelen askerî müdahaleyi tahrik edecektir."
ABD İran'a saldırmak zorunda
Peki bütün bunlardan sonar ana başlığa döner ve sorarsak, İran operasyonu, AKP'nin kapatılma davasından neden daha önemli? Maddeler halinde aktarayım:
* Varolan ekonomik yapı gereği ABD, ekonomiyi ayakta tutmak için İran'a saldırmak zorunda. Girilen askeri-sanayi kompleks yolundan dönüş yok.
* İran'a saldırı için Türkiye'nin desteği şart ve ikinci bir Irak olayı ABD tarafından göze alınamaz.
* Erdoğan'lı AKP ile İran olma yolunda kendini zorda hisseden Türk Halkı, İran operasyonuna daha net destek verme noktasına itiliyor.
* İran operasyonu olacaksa; ya Erdoğansız bir AKP veya raporda da geçen başka seçenekler tez-antitez döngüsünde gündeme gelebilir.
* Türkiye'de rejimin geleceği bile ABD'nin İran'a yapacağı bir operasyonda nasıl daha rahat edebileceğine bağlı olarak, Amerika tarafından "zorlanacaktır".
Tek kaybeden Erdoğan olur

Değerli dostlar, uzun lafın kısası, ister medya ile kavgada olsun, isterse Amerika'nın İran dinamiklerinde, her seçenekte bana göre kaybeden tek bir kişi olacak: Erdoğan. Bu yazıyı kesin saklayın, bugün Erdoğan'ın yanında olanların nasıl alternatif veya akil adam pozunda ortaya döküleceklerini göreceksiniz. Başbakan'ın siyasi çizgisi ve tarzını asla ama asla ucundan dahi olsa benimsemeyen ama şahıs olarak "kendisine" sempati duyan biri olarak buradan sesleniyorum; sizi yanınızdakiler bilerek yanlış yola itiyorlar!

FLAŞ! FLAŞ! FLAŞ! EMİN ÇÖLAŞAN NEREYLE ANLAŞTI?

Emin Çölaşan okuyucularına kavuşacağı müjdesini Odatv.com’dan verdi.


Çölaşan, Ciner Grubu’nun önümüzdeki aylarda çıkaracağı gazetede yazacağını açıkladı.

İşte Usta kalem Emin Çölaşan’ın ilk kez Odatv.com’dan açıkladığı ve medya gündemine bomba gibi düşecek açıklamaları…

“Kamuoyuna ilk defa açıklıyorum; şöyle söyleyeyim ben size:

Turgay Ciner yılbaşından hemen sonra çok iddialı bir gazete çıkaracak.

Sanıyorum ben de orada olacağım. Turgay Bey’in gazetesinde olacağım. Fatih Altaylı genel yayın yönetmeni olacak. Şimdi ben isimlerini açıklamaya yetkili değilim öbür arkadaşlarımızın ama son derece dört dörtlük bir kadro oluşuyor. Gerek köşe yazarlarıyla gerek yöneticileri ve muhabirleriyle dolayısıyla Türk basınında yeni bir soluk, yeni bir ses, yeni bir nefes evlere ulaşacak ve çok iddialı bir gazete olacak ve o gazetede olacağım inşallah.”

Odatv.com

BAŞBAKAN ERDOĞAN 'IN DİNİ BİLGİSİ ZAYIF MI?

Diyeceksiniz ki bu soru da nereden çıktı?
Dikkat ettiniz mi?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan sinirlendiğinde hep şu cümleyi kuruyor:

- '' ‘Bir yanağına vur, öbür yanağını çevirirsin’ anlayışına da sahip değiliz. Kusura bakmasınlar, öyle yanak bizde yok. Böyle yanak bizde yok. Çünkü adalet bu değildir''

- “Kusura bakmasınlar, yumuşak başlıysak uysal koyun değiliz, bunu da bilmeleri lazım. Bir yanağına vur, öbür yanağını çevirsin, kusura bakmasın, öyle yanak bizde yok…”

Evet, Başbakan nedense hep bu örneği veriyor.
Odatv.com olarak sormadan edemiyoruz:
Başbakan Erdoğan’ın fazla din bilgisi yok mu?
Ya da şöyle diyelim; din bilgisi sadece imam-hatip'te öğrendiğiyle mi sınırlı?

"Bir yanağına vururlarsa sen öteki yanağını da çevir" sözü kime ait bilmiyor mu?

Hatırlatalım:

Hz. İsa Peygamber'e!

Bu söz Fransızca diline bir deyim olarak da girmiştir.

"tendre l’autre joue": Kutsal kitapta yazdığı gibi (Matta 5, 39) sağ yanağına vurana sol yanağını da çevirmek anlamına gelir.

-Luka İncili, Hz. İsa'nın "bir yanağına tokat atana diğer yanağını çevir" (Luka, 6/29)

Matta İncili, 5.Bap, 39. : Fakat ben size derim: Kötüye karşı koma ve senin sağ yanağına kim vurursa, ona ötekini de çevir.

Devamı, 5/40. : Ve eğer biri seninle mahkemeye gidip senin gömleğini almak isterse, ona abanı da bırak.
5/41: Ve kim seni bir mil gitmeğe zorlarsa, onunla iki mil git.
5/42: Senden dileyene ver, senden ödünç isteyenden yüz çevirme

Üç büyük semavi dininde de bu söz çok değerlidir.
Kutsallık atfedilir.
Bu söz hoşgörü ve barışın sembolüdür.

Ama Başbakan Erdoğan, nedense bu sözü Hz. İsa'nın söylediğini bilmiyormuş gibi konuşuyor.
İşte o zaman ister istemez soruyorsunuz; sahiden Başbakan Erdoğan'ın dini bilgisi zayıf mı?
Odatv.com

---------

BASKI REJİMİNİN AYAK SESLERİ ARTIK KULAKLARI SAĞIR EDİYOR!

Sonunda bu da oldu.

Siyasi tarihimizde görülmemiş bir ilki daha yaşadık.

Başbakan, bir medya patronuna yayın organlarında çıkan bir haber nedeniyle alenen sözlü saldırıda bulundu. Hem de partisinin bir ilçe kongresinde! Hem de orada bulunanlara o medya patronu aleyhinde tempo tutturarak!

AB üyeliğinin şampiyonluğunu kimselere bırakmayanlar. Size soruyorum: O ülkelerden herhangi birinin sıradan bir vatandaşına şu manzarayı gösterseniz ne der? “Yahu sizin ülkenizde mahkeme yok mu, Başbakan hakarete uğradıysa neden mahkemeye gitmiyor da bas bas bağırıyor?” demez mi?

Bizler yarım yüzyılı aşkın bir demokrasi ve özgürlük mücadelesinin içinden geliyoruz. Neler yaşadığımızı, neler gördüğümüzü anlatmak başka bir yazının konusudur.

Ama şunu biliniz ki, kazandığımız bunca yıllık deneyim karşılığında duyargalarımız hassaslaştı, burnumuz faşist baskıların kokusunu almakta uzmanlaştı.

Son seçimlerden sonraki bir yılın içinde şunları gördük:

İktidarın yüzde 47 hazımsızlığı, giderek düşünce ve basın özgürlüğüne karşı tahammülsüzlük eğilimini açığa çıkardı.

Son derece büyük bir hızla ve her türlü yasadışı yöntemler uygulanarak yandaş medya oluşturulmaya girişildi.

Ergenekon adı altında yürürlüğe sokulan korkunç bir psikolojik savaş saldırısı, başta yurttaşların haberleşme özgürlüğü olmak üzere, demokratik hak ve özgürlükleri, insanların şeref ve haysiyetlerini hedef alarak iktidar karşıtı herkese gözdağı verme kampanyasına dönüştü.

Ve nihayet bu son olayla iktidar gerçek niyetini ortaya koydu: Kendinden olmayan herkesi susturmak!

Bazı yayın organları, kendileri de Deniz Feneri haberleri yaptıkları halde, basın özgürlüğüne yapılan bu açık saldırı karşısında susmayı tercih ediyorlar. Saldırıya uğrayan medya grubuyla rakip oldukları için bu olayda sözüm ona “tarafsız” gibi görünüyorlar ama içlerinden “oh olsun” deyip, ellerini ovuşturuyorlar. Hatta yandaş medyayla bir olup, baskı gören yayın organlarına vuranlar bile var.

Bu olay hükümetle bir iş adamı arasındaki bir anlaşmazlıkmış gibi basite alınamaz. Bu olay yaklaşmakta olan bir baskı rejiminin artık kulakları sağır eden ayak sesleridir. Unutmasınlar ki, aynen hukuk gibi, basın özgürlüğü de bir gün herkese lazım olur. Bugün başkasına olan, yarın kendilerinin başına geldiğinde kimden destek isteyecekler?

Bir sözüm de sözde özgürlük şampiyonu “liberal demokratlara”. Dilerseniz iktidarın bu anti-demokratik hamlesine de “post modern” bir kılıf bulmakta özgürsünüz.

Ama biz bu ülkenin insanlarına deneyimlerimizi aktarmaktan, demokrasinin ne olduğunu, ne olmadığını hatırlatmaktan yorulmayacağız.Doğan Yurdakul

Odatv.com

---

j

Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsü

İşte Ata'nın ABD'ye hitabıÇankaya Köşkü, şimdi de Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsünü yayınladı. Şimdiye kadar ender yayınlanan 2 dakika 19 saniyelik görsel doküman, Atatürk’ün, ABD’in ilk Türkiye Büyükelçisi Joseph C. Grew’i kabulünü içeriyor. Atatürk, ABD Büyükelçisi’nin de yanında hazır bulunduğu görüntüde, ABD halkına hitap ediyor. Atatürk, 1925 yılında çekilen bu görüntüsünde, ABD’lilere "Muhterem Amerikalılar" diye hitap ediyor ve "Amerika milletinin Türk milletiyle beraber olduğundan şüphem yoktur" diyor.

PENGUEN KAPAK



BURADA YER ALAN YATIRIM BİLGİ, YORUM VE TAVSİYELERİ YATIRIM DANIŞMANLIĞI KAPSAMINDA DEĞİLDİR. YATIRIM DANIŞMANLIĞI HİZMETİ; ARACI KURUMLAR, PORTFÖY YÖNETİM ŞİRKETLERİ, MEVDUAT KABUL ETMEYEN BANKALAR İLE MÜŞTERİ ARASINDA İMZALANACAK YATIRIM DANIŞMANLIĞI SÖZLEŞMESİ ÇERÇEVESİNDE SUNULMAKTADIR. BURADA YER ALAN YORUM VE TAVSİYELER, YORUM VE TAVSİYEDE BULUNANLARIN KİŞİSEL GÖRÜŞLERİNE DAYANMAKTADIR. BU GÖRÜŞLER MALİ DURUMUNUZ İLE RİSK VE GETİRİ TERCİHLERİNİZE UYGUN OLMAYABİLİR. BU NEDENLE, SADECE BURADA YER ALAN BİLGİLERE DAYANILARAK YATIRIM KARARI VERİLMESİ BEKLENTİLERİNİZE UYGUN SONUÇLAR DOĞURMAYABİLİR. *************
Free META Tag Analyzer Free Hit Counters
Sitemap Generator Link Değişimi *Valid HTML 4.01 Transitional