25 Ağustos 2008 Pazartesi

DOLAR VE EURO VE EUR/USD PARİTESİ/Halil RECBER/

DOLAR
USD/TRL TEKRAR 1.1750 DENEMESİ VE ARDINDA 1.1500 LERE DOĞRU SÜREÇ BEKLEMEKTEYİZ.
USD/TRL PARİTESİ 1.1750-1.1987 YAKLAŞIK 10 İŞ GUNÜDÜR GİTTİKÇE DARALAN SIKIŞIK BİR SÜREÇ GERÇEKLEŞTİRMEKTE.
GEÇEN SEYİRE İTİBARİYLE OLUŞAN BANT HAEKETİ YUKARIDA 1.2000 SEVİYELERİNİ GEÇEBİLECEK BİR TEKNİK RESMİN ZOR OLDUĞUNU (BEKLENTİLERİMİZ BU YÖNDE ) DESTEKLEMEYE DEVAM EDİYOR.
BUGUNDEN İTİBAREN HAFTANIN SON İŞLEM GUNUNDE 5 GUNLÜK HAREKETLİ ORTALAMANIN ÜZERİNDE SEYRETMEKTE OLAN PARİTEDE, GERİLEME BAŞLAMASINI BEKLEMEKTEYİZ.
BU GERİLEMENİN ŞİMDİLİK ÇOK SERT OLMAMAKLE BERABER TEKRAR 1.1750 SEVİYESİNE, ÖNÜMÜZDEKİ 2 İŞ GUNUNDE GELMESİ BEKLENEBİLİR. BEKLENTİMİZİN GERÇEKLEŞMESİ HALİNDE GEÇEN HAFTA İTİBARİTYLE OLASI 1.1500 DENEMESİNİN BİR HAFTA GECİKME İLE BAŞLAMASI VE BUNDAN SONRAKİ SÜREÇTE, DOLARIN TEKRAR SON 6.5-7 YILIN EN DÜŞÜKLERİNİ GUNDEME GETİRMESİ ZOR OLMAYACAKTIR.
TEPKİLERİN ZAYIF GELİŞTİĞİNİ GÖSTERİRKEN SON DÖNEMDE SIK SIK BAHSETTİĞİMİZ DÜNYADA Kİ OLUMLU DOLAR SEYRİ NEDENİ İLE YTL NİN GÜÇLENMEYE YÖNELİK SÜRECİ DEVAM EDECEKTİR.
YENİ HAFTADA DAHA OLUMLU HAVA BEKLEMEKLE BERABER GERİLEMENİN DOLARDA SON 6.7 7 YILIN EN DÜŞÜKLERİNE DOĞRU HIZLANMASI NORMAL OLACAKTIR.

EUR/USD

1.7300 DESTEK BÖLGESİNDEN TEPKİ VEREN EUR/TRL PARİTESİNDE TEPKİNİN 1.7700 SEVİYESİNE ULAŞSADA TEKRAR HAFTANIN SON İKİ İŞLEM GÜNÜNDE GERİLEDİĞİNİ GÖRMEKTEYİZ. SÜREÇ İTİBARİYLE ŞİMDİLİK EUR/USD PARİTESİNDEKİ ETKİ İLEDE GERİŞLEME BİRAZ DURULDU. ANCAK SÜREÇ TEKRAR 1.7300 VE HATTA 2 HAFTA İÇİNDE 1.7100 SEVİYESİNE KADAGADAR GERİLEME GETİREBİLECEĞİ YÖNÜNDE KISA VADEDELİ BANT ARALIĞINI DİKKATE ALDIĞIMIZDA 1.7100 -1.7500 BANT ARALIĞINSDA SEYİR BEKLENEBİLİR.


EUR/USD
İLK TEPKİ 1.5650-1.5750 ARALIĞINA BEKLEDİĞİMİZ GİBİ GELDİ, VE HAFTANIN SON İKİ İŞLEM GUNUNE GİRİLİRKEN 1.4900 SEVİYESİNİN HEMEN ÜZERİDE OLUŞAN KRİTİK 1.4950 DİRENCİ TAM OLARAK DENENEMESEDE BU NOKTAYA YAKIN OLUŞUM TEKRAR DOLARIN TEPKİ VERMESİNİ DESTEKLEDİ.
SÜREÇ OLARAK DOLARIN KISA VADEDEN ORTA VADEYE GÜÇLÜ SEYRİNİN DEVAM EDECEĞİ YÖNÜNDE HAFTALIK GRAFİKLERİN DESTEKLEDİĞİNİ NET BİR BİÇİMDE TEKRAR SÖYLEYEBİLİRİZ. ANCAK SON 1 HAFTADA VE ÖNÜMÜZDEKİ 3-4 İŞ GUNUNDE DAHA 1.4650-1.4850 BANT ARALIĞINDA GERİLEMENİN ŞİMDİLİK BİR DURULMA VE DİNLENME SÜRECİ İÇİN GELİŞMESİ BEKLENEBİLİR. ANCAK DAHA ÖNCEKİ HAFTALARDA İŞARETETTİĞİMİZ FORMASYON HEDEFLERİ OLAN 1.4500-1.4300 BANT ARALIĞI ANCAK 1.4630 SEVİYESİNİN KRIILMASI İLE BERABER İŞLEMEYE BAŞLAYACAĞI İÇİN BU ÖNEMLİ DESTEK ÖNÜMÜZDEKİ 2 HAFTADA İZLENMEYE DEVAM EDECEKTİR.

SENELİK İZNİMİ KULLANDIĞIM İÇİN ZAMAN ZAMAN SİZLERE PİYASALAR HAKKINDA DETAYLI BİLGİLER VERMEYEBİLİRİM.BOL KAZANÇLAR. 25 Ağustos 2008 Halil RECBER

--------------------
Yılmaz ÖZDİL

Geçilmiş boğazın davası olmaz...

Tartışılan soru şu:

"Montrö delindi mi?"

*

Sıkmayın canınızı...

Delinmez.

"Gemicik"tir onlar.

*

4 tane zırhlıcık.

En küçüğü 147 metrecik.

Füzecik taşıyorlar.

Torpidocukları var.

*

Bence Rusya'ya böyle denmeli:

"Gemi dediklerine bakma sen...

Alt tarafı savaş gemiciği."

*

Türk halkı yemişti...

Putin de yer.

*

Kafama takılan sadece şu...

Amerikan, Alman, İspanyol ve Polonya gemicikleri Karadeniz'e açıldıktan sonra, hálá, "Montrö delindi mi" diye tartışılması, geri zekálılık değil midir? İstanbul Boğazı boğazdır da, Çanakkale Boğazı huni midir? Adamlar Çanakkale Boğazı'nı geçerken, akılcığımız nerededir? Bu gemiciklerin Karadeniz'e açılması rahatsızlık vericidir de, bu gemiciklerin fink attığı Marmara Denizi, Amerikan karasuları mıdır? Bu gemicikler, NATO kapsamında Gürcistan'a sağlık malzemesi götürüyorsa eğer, biz NATO kapsamında değil miyiz? Karadeniz'e, Akdeniz'e, Ege'ye ve hatta Atlas Okyanusu'na kıyısı olmayan Allah'ın Alman'ı taaa Baltık Denizi'nden gemicik getirene kadar, bizim gemimiz mi yok? Yoksa, yara bandımız mı bitti?

*

"Goben ve Breslau da gemicikti"

desem, "onlar ne?" diyecekler...

*

İyisi mi, boşverin...

Bakın dalganıza.

Bak ne geçiyor?

Uçak gemiciği.

-------------------
Can Dündar

“Tüyü bitmedik yetim”, Türk siyasetinin değişmez kahramanlarından biridir.
“Sokaktaki adam” gibi, anonim bir karakterdir.
Her iktidarın ilgisine mazhar olmuş, hakkı itinayla savunulmuş, lakin buna rağmen kendisi çoğu kez bunu mezarda duymuştur.
Başbakan önceki gün “Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemedik, yedirmeyeceğiz” diyerek kervana katıldı. Oysa biraz tarih bilenler, yetimlerin hak beklerken hayli tüylendiklerini biliyor; son dönem iktidar partisini izleyenler de söz konusu hakkı öğüten dişliler hakkında bilgi sahibi olabiliyor.
* * *

Bir yetimin çığlığından söz edeceğim bugün...
Benim ilk gençliğimde “taşlanmış kot” çok modaydı. Bizim yerli üretim kotlar, Batı’dan gelenlere benzemeyen bir laciverdi parlaklığa sahip olduğundan “taşlanırdı”. Nasıl olduğunu bilemediğimiz bu “taşlama” işlemi sonunda rengi açılan kot, kumlu bir denize benzerdi.
O zamanlar eskitilmiş kotları bacağımıza geçirip âleme hava atarken, kot taşlamanın ne çileli bir iş olduğundan ve bu çileyi üstlenen “tüyü bitmedik yetim”den haberdar değildik.
Çünkü biz, “yuvada tutulan leylekler”dendik.
* * *
Leylek yuvada besleyebileceğinden fazla yavrusu olursa, yetiştirebileceği kadar yavruyu yuvada bırakır, fazlasını atarmış.
Bunu anlatan, bir “silikozis” hastası:
Abdülhalim Demir...
NTV’ye, Bingöl’ün Karlıova ilçesi Taşlıçay köyünde doğduğunu anlatıyor. 1990’lara kadar hayvancılıkla geçinirlermiş. Sonra köye koruculuk gelmiş. Devlet yuvadan 86 “yavru”yu seçip geçimini üstlenmiş. Aileleriyle birlikte 1000’e yakın kişi hayvanını satınca hayvancılık çökmüş. Köyün gençleri İstanbul’a göçmüş.
Abdülhalim geldiğinde çocuk yaştaymış. Bir kot taşlama atölyesinde üç kuruşa iş bulmuş. Yaptığı iş, karanlık bir odada deniz kumuyla kot beyazlatmaktan ibaretmiş.
Zamanla taşlanmış kot modası yayıldıkça işin cazibesi de artmış; köyden her gelen, diğerlerini kot taşlama (rodeo) işi için yanında aldırmış.
* * *
Rodeo için kelepir bir bodrum katı, orada ucuza çalışacak bir takım işçi, bir kompresör, bir hava tankı, birkaç püskürtme tabancasından başka bir şey gerekmiyormuş.
İşçiyi sigortalama derdi yok... zehirle uğraşan işçiye maske taktıran yok... sendika yok... vergi yok...
İstanbul bodrumları bir anda rodeo atölyeleriyle dolmuş.
Alan memnun, satan memnunmuş.
Yapılan işin ölümcül bir hastalığa yol açtığı çok sonra fark edilmiş.
Taşlıçay’ın taş işçilerinden 187’si hastalanmış.
“Doktora gitmeyenlerle beraber 300 kişi hasta... çaresiz ölümü bekliyoruz” diyor Abdülhalim Demir...
Köyünden 30 asker çıkmış, 20’si çürük raporuyla dönmüş.
Uzmanlar onun “rodeo kurbanı” gibi pek çok ölümcül hasta olduğunu söylüyor, “Tuzla’dan büyük bir skandalla karşı karşıyayız” diyorlar. Çalışma Bakanlığı’nı göreve çağırıyorlar. Tüketicileri de İsveç’teki gibi, bu konu çözülene dek kot almamaya davet ediyorlar.
* * *
Televizyonda Başbakan “tüyü bitmedik yetim hakkı”ndan bahsediyor.
Bir leylek, besleyemeyeceği yavrularını atıyor yuvasından...
Hakkına kavuşamadan tüylenmiş bir yetim ölümü beklerken, biz utanıyoruz dolabımızdaki beyazlatılmış kotların paçasından akan ecelden...
-------------------------
Yiğit BulutıYiğit Bulut

'Kemalizm Türkiye'yi batırmış'

'Dünya kapitalist sistemini yönetenler'; Türkiye'ye, bugüne kadar hiçbir dönemde, aldıklarından fazlasını, "hatta aldıklarının onda birini" bile vermediler.
Bir Amerikan ekonomi gazetesi ve onu okuyup televizyonda yorum yapan bir "akıllı" Türkiye hakkında konuşuyor. Elinde bir belge var. Ekonomi gazetesinin, Türkiye'nin başta siyasi ve ekonomik gelişmeleri olmak üzere çeşitli yönleri ile değerlendirildiği eki. Bu "gazetecikte" aynen şöyle buyrulmuş; "...Avrupa Birliği üyeliğine hazırlanan Türkiye, dünyayı şekillendiren fikirler ve rüzgarlardan şaşılacak kadar uzak ve yalnız. Bu yalnızlıkta, bizzat kendisi tarafından yaratılan demokratik kurumları modernleştirmeyi başaramayan, hatta onlara kuşkuyla yaklaşmaya başlayan Kemalist ideolojinin önemli bir rolü var..."
Sevsinler seni Financial Times. Ben senin, daha doğrusu bunu yazan "editörünün" aklından geçeni istersen bir de kendi bildiğim gibi yazayım. Cümlenin doğrusu şöyle; bizler yani "emperyalist dünya düzeni", Türkiye'yi çoktan yutardı ama Kemalist ideoloji, ortaya çıktığı ilk günden itibaren bu gidişe dur dedi. Kemalist ideoloji, Türkiye'yi hala tam olarak ele geçirmemize engel oluyor ve istediklerimizi, her istediğimiz konuma getirmemize rağmen, "Kemalist ideolojinin hakim olduğu Kurumlar, planlarımızı bozmaya devam ediyor..."
Herşeyi onlar mı verdi
Bu noktada bu gazeteciğin yani eki çıkaran editöre soralım; Nasıl oldu mu? Gerçek düşüncelerin ortaya döküldü mü. Değerli dostlar, bu noktada aklıma başka bir sahne geldi. Kurtlar Vadisi Irak filminde Amerikalı albay ile kahramanımız arasında geçen ve aynen Financial Times ukalalığına benzer detaylar içeren konuşma geldi. İlk etapta seyretmeyenler veya unutanlar açısından bir sahneyi tarif etmemde yarar var: Kahramanımız Amerikalı görevli ile tartışıyor ve bu sırada Amerikalı'nın ağzından şu tip bir cümle çıkıyor: "...Donunuzun lastiğine kadar biz vermiyor muyuz? Neden üretemiyorsunuz? Habire bizden para istiyorsunuz? Birbirinizi soyuyorsunuz? Ne zaman para istediyseniz gönderdik? Artık size bakmaktan sıkıldık..." İfade çok açık ve Türk halkına doğrudan mesaj veriyor: "... Sizler üretemeyen asalak bir toplumsunuz, biz para veririz, siz harcarsınız üstelik bu parayı da paylaşamaz birbirinizi soyarsınız..." Tespitler örtüşüyor. Kemalist ideolojiniz var ama "asalaksınız" Peki "bize asalak" diyenler ekonomik olarak bugüne kadar bize ne kadar "katkı sağladılar", bizden ne aldılar, iddia ettikleri gibi her şeyimizi onlar mı verdi?
Yatırım harcamaları artıyor
Sevgili dostlar, "Dünya kapitalist sistemini yönetenler"; Türkiye'ye, bugüne kadar hiçbir dönemde, aldıklarından fazlasını, "hatta aldıklarının onda birini" bile vermediler. İnanmıyorsanız, elimizde sağlıklı veri seti olan "1980-2006" arası döneme bakalım;
- Türkiye 1980-2006 sonu arasında 450 milyar dolardan fazla faiz ödedi. 450 milyar faiz ödediğimiz dönemde, sadece 80-100 milyar dolar arası değişen bir yatırım yaparken, 250 milyar dolara yakın da bir personel giderimiz oldu. Bu noktada ortaya çıkan çarpıcı veri personel giderimiz ile yatırım yaptığımız tutarın toplamı ödediğimiz faiz kadar olamadı. Yatırım harcamalarımız son 26 yılda 2.5-3 kat arasında bir artış gösterirken, iç borç faiz ödemelerimiz "75'ten", dış borç faiz ödemelerimiz ise "19 kattan" fazla arttı. İç ve dış borçlara ödediğimiz faizdeki artış oranı, ilk başladığı noktaya göre ortalama 50 kattan fazla bir artış gösterdi. "Batırılan bankaların" (filmde "Birbirinizi soyuyorsunuz o yüzden kalkınamıyorsunuz" dediği kısım) maliyeti 1980-2005 arasında 44 milyar dolar olurken, ödediğimiz faiz 450 milyar dolar ile banka faturasının 10 katından fazla oldu...
Ödenen faizle neler yapılırdı
Sevgili dostlar, bunlar sadece son 25 yıl içinde 'bize baktığını' iddia edenlere ödediklerimiz ile ilgili detaylar.

Son söz: Bu noktada 'Neden kalkınamadınız?' diye soran Amerikalı dostumuza; "Türkiye'nin sadece 2003-2007 arasında haftada bir milyar dolar faiz ödediği dönemler oldu" diyor ve ödediğimiz "faiz ile neler yapabilirdik" detayını sorgulamak istiyorum; bir günlük faiz ile her ilde henüz benzeri olmayan bir hastane yapılabilir. Sekiz haftalık faiz ile hızlı tren; İstanbul'dan Van'a kadar gidebilir. Haftalık faiz ile 10 tane yeni üniversite kurulabilir. Dört haftalık faiz ile İstanbul-Konya arasına sekiz şeritli otoyol yapılabilir. Bir günlük faiz ile her gün 1.000 öğrenciye bilgisayar dağıtılabilir. Her iki haftada bir, İspanyol tipi orta sınıf bir uçak gemisi yapılabilir. Not : Bunları "tespit olarak" daha önce de yazdım ama yazmaya devam edeceğim. Lütfen sizler de herkese ulaştırın. Inanılmaz bir psikolojik savaş ile karşı karşıyayız ve bunu mutlaka alt etmemiz lazım…

Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsü

İşte Ata'nın ABD'ye hitabıÇankaya Köşkü, şimdi de Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsünü yayınladı. Şimdiye kadar ender yayınlanan 2 dakika 19 saniyelik görsel doküman, Atatürk’ün, ABD’in ilk Türkiye Büyükelçisi Joseph C. Grew’i kabulünü içeriyor. Atatürk, ABD Büyükelçisi’nin de yanında hazır bulunduğu görüntüde, ABD halkına hitap ediyor. Atatürk, 1925 yılında çekilen bu görüntüsünde, ABD’lilere "Muhterem Amerikalılar" diye hitap ediyor ve "Amerika milletinin Türk milletiyle beraber olduğundan şüphem yoktur" diyor.

PENGUEN KAPAK



BURADA YER ALAN YATIRIM BİLGİ, YORUM VE TAVSİYELERİ YATIRIM DANIŞMANLIĞI KAPSAMINDA DEĞİLDİR. YATIRIM DANIŞMANLIĞI HİZMETİ; ARACI KURUMLAR, PORTFÖY YÖNETİM ŞİRKETLERİ, MEVDUAT KABUL ETMEYEN BANKALAR İLE MÜŞTERİ ARASINDA İMZALANACAK YATIRIM DANIŞMANLIĞI SÖZLEŞMESİ ÇERÇEVESİNDE SUNULMAKTADIR. BURADA YER ALAN YORUM VE TAVSİYELER, YORUM VE TAVSİYEDE BULUNANLARIN KİŞİSEL GÖRÜŞLERİNE DAYANMAKTADIR. BU GÖRÜŞLER MALİ DURUMUNUZ İLE RİSK VE GETİRİ TERCİHLERİNİZE UYGUN OLMAYABİLİR. BU NEDENLE, SADECE BURADA YER ALAN BİLGİLERE DAYANILARAK YATIRIM KARARI VERİLMESİ BEKLENTİLERİNİZE UYGUN SONUÇLAR DOĞURMAYABİLİR. *************
Free META Tag Analyzer Free Hit Counters
Sitemap Generator Link Değişimi *Valid HTML 4.01 Transitional