30 Temmuz 2008 Çarşamba

Bu ülkeyi biz bu hale getirdik! yigit bulut

Bugün “milyonlar” bir tarafta, milyonlar “diğer tarafta” ise parti kapatmayı, “merkezin kaymasını”, başka bir Türkiye’nin oluşmasını konuşuyorsak, şunu çok iyi bilelim bu ülkeyi bizler bu hale getirdik, hep birlikte! Öyle bir ekonomik-sosyal yapı kurduk ve “bundan o kadar uzun süre” memnun olduk ki sistemin “dışladıklarının” nelere yol açabileceğini asla düşünmedik!

Peki sistem nasıl çalıştı ve kimleri dışladı? Detaya geçmeden gözlemlerimden birkaç tespit:

* Son 50 yılda özellikle 1980 sonrası “var olmayı diğerlerinden ayrı” olmak sananlar ülkeye hâkim oldu. Elde edilen yüksek faiz geliri ve krizlerin de etkisiyle ortaya “tepe” dedikleri bir zümre çıktı.

* Bunlar her alana girdiler. Haklarında “efendi” olduklarına kadar giden birçok teori üretildi. Siyasi partilerde, sanat, fikir, spor, eğlence dünyamızda hep onlar vardı. Onlar yönettiler, onlar algılattılar, diğerleri baktı.

* Bir kısmının hayatı magazin programlarına yansıdı. Özellikle dejenere olanların yaptıkları “renkli dergiler” haline getirilip, “70 milyonun özlediği” ve/veya “nefret ettiği” hayatlar olarak pazarlandı. “Taksim’e, Bağdat Caddesi’ne, Nişantaşı’na” yatırım yapılırken, varoşlar ihmal edildi. ‘En’lerin peşinde koşulurken “aşağıda” olanlar unutuldu. Birileri “merkez” oldu, diğerleri “dışlandı.” Dışlananlar “sisteme karşı” ideoloji geliştirenlerin eline düştü. Eğitildi, devşirildi, en önemlisi özledikleri “ait olma” duygusu verildi.

Sevgili dostlar, yukarıdaki tespitler sonrası şu soruyu soralım 1950’ler sonrası başlayan, 1980 sonrası özellikle ekonomik modelin değişmesi ile şiddetlenen ve 1994-2000 gibi algılamayı değiştiren finansal krizler ile doruğa çıkan süreç sonunda Türkiye’de ne oldu?

Hemen arz edeyim son dönemde gazetelere yansıyan ve her defasında “Aaa” dediğimiz olaylar yaşanmaya başlandı. Kimilerine göre Türkiye’nin merkezi kaydı, kimilerine göre irtica hortladı, kimilerine göre “zenci Türkler” iktidara geldi.

Sonuç 1: Yarattığımız “ekonomik-siyasi-sosyolojik” yapının ürettiği sonuç ortada. Bu noktada özellikle ekonomik ayağı sorgulamamız açısından şu soruya cevap aramamız gerekli AB modeli Türkiye için bir amaç, bir hedef ama acaba gerçek bir çıkış mı? Yukarıda tarif ettiğim “dışlanan-dışlayan” dinamiğini değiştirebilir mi?

Sonuç 2: Türkiye’deki siyasi ve ekonomik örgütlenme 1946 sonrası “merkez olanlar” ve “çevre halkalar” şeklinde oluşmaya başladı. 1980 sonrası “seçkinler” sınıfının yaratılması ile tepe noktasına ulaştı, 2000 sonrası ayrım derinleşti. Kimilerine göre bunun adı “burjuva devrimiydi”. İşte burjuva devrimi! İşte gelinen sonuç.

Sonuç 3: Bugün hâlâ Gümrük Birliği dahi “seçkinler” sınıfının imzası ile “büyük olanı koruyup”, “orta ve küçük olana” yaşam şansı tanımayacak şekilde işliyor. Ülkede yüzde 3’lük kesimin varlığı ile yüzde 97’ninki birbirine eşit ve gelir dağılımı G.Amerika’dan bile daha bozuk. “Elitler” ve “halk” diye sınıflar oluştu, en kötüsü birilerinin hayatı, diğerlerinin özlemi.

Son söz: Yukarıda tarif ettiğimiz yapı içinde Türkiye’de çok ciddi bir “irtica” tehlikesi oluştu ve yapı “sistem dışına itilenleri” avlayarak büyümeye devam ediyor. Bu noktada gerçek irtica tehlikesini tespit etmemiz açısından yapmamız gereken bir ayrım var Türkiye’nin belli bir bölümü aileden gelenek olarak başını örtüyor ve büyük bir bölümü MB Başkanı ataması sonrası “resim konularak” eleştirilmek istenen şekilde ayakkabılarını kapıda bırakıyor. Bazılarına göre “Bu kesim dahi tehlikeli”... Bu noktada bir tespit gözlerimizi daha iyi açarsak “Türkiye’nin tablosunu” daha net görebilir ve “kendi ortalama” vatandaşımızı daha iyi tanıyabiliriz.

Not: İçinde yaşadığımız “finansal tabanlı” genleşip küçülen, üretimin dışarı itildiği model, sağlıklı bir siyasal yapı ve sağlıklı bir sosyolojik dinamik üretemiyor. Bu noktada “Türkiye nereye gidiyor” diye sorgulayanlara tavsiyem ekonomik dengeleri ve bu yapı içinde sistem dışına itilip “zenci” olanları üreten çarkları analiz ederek işe başlayın..

*Can Ataklı


AKP�nin yolu açık olsun 31.07.2008

*
Süheyl Batum

Başsavcı�nın bir görevi var 31.07.2008

Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsü

İşte Ata'nın ABD'ye hitabıÇankaya Köşkü, şimdi de Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsünü yayınladı. Şimdiye kadar ender yayınlanan 2 dakika 19 saniyelik görsel doküman, Atatürk’ün, ABD’in ilk Türkiye Büyükelçisi Joseph C. Grew’i kabulünü içeriyor. Atatürk, ABD Büyükelçisi’nin de yanında hazır bulunduğu görüntüde, ABD halkına hitap ediyor. Atatürk, 1925 yılında çekilen bu görüntüsünde, ABD’lilere "Muhterem Amerikalılar" diye hitap ediyor ve "Amerika milletinin Türk milletiyle beraber olduğundan şüphem yoktur" diyor.

PENGUEN KAPAK



BURADA YER ALAN YATIRIM BİLGİ, YORUM VE TAVSİYELERİ YATIRIM DANIŞMANLIĞI KAPSAMINDA DEĞİLDİR. YATIRIM DANIŞMANLIĞI HİZMETİ; ARACI KURUMLAR, PORTFÖY YÖNETİM ŞİRKETLERİ, MEVDUAT KABUL ETMEYEN BANKALAR İLE MÜŞTERİ ARASINDA İMZALANACAK YATIRIM DANIŞMANLIĞI SÖZLEŞMESİ ÇERÇEVESİNDE SUNULMAKTADIR. BURADA YER ALAN YORUM VE TAVSİYELER, YORUM VE TAVSİYEDE BULUNANLARIN KİŞİSEL GÖRÜŞLERİNE DAYANMAKTADIR. BU GÖRÜŞLER MALİ DURUMUNUZ İLE RİSK VE GETİRİ TERCİHLERİNİZE UYGUN OLMAYABİLİR. BU NEDENLE, SADECE BURADA YER ALAN BİLGİLERE DAYANILARAK YATIRIM KARARI VERİLMESİ BEKLENTİLERİNİZE UYGUN SONUÇLAR DOĞURMAYABİLİR. *************
Free META Tag Analyzer Free Hit Counters
Sitemap Generator Link Değişimi *Valid HTML 4.01 Transitional