14 Temmuz 2008 Pazartesi

İran, Ergenekon, petrol... Hep kazanan Amerika, 14.07.2008 | Yiğit Bulut | Yorum

önemli ekonomi yazıları ve yazarları..
*borsa ve dövizde bu hafta /halil rencber teknikanaliz


Referans Gazetesi yigit bulut yorum /analiz
Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet yapısının statüko olduğunu savunup, ulus-devleti yıpratmaya çalışanlar; bilerek veya bilmeyerek aslında 'küresel büyük statüko'ya hizmet etme tuzağına asla ama asla düşmemelidir.

Değerli dostlarım, dünya ile ilgili birçok senaryo tartışılıyor. Bunların içinde Türkiye'nin, ABD'nin İran operasyonu öncesi içine düştüğü kaos ve sonrası ABD ile "işbirliğine" gitmek zorunda kalması gibi detaylar da var. Bunları daha önce bu köşede çok tartıştık ve sizlere asıl olan "İran operasyonu" başlığında düşüncelerimi aktarmaya çalıştım. Bugün başka bir konuya da gireceğim için sadece şunu söyleyeceğim; Türkiye'de kaos sonrası bir İran operasyonu-petrolde 200 dolar üstüne giden yeni finansal denklem-1 euro 2 dolar dengesinin oturması... Kim kazanacak? Cevap çok belli değil mi? Kazanan Amerika... Kaybeden? Birleşmeye çalışan Avrupa...Peki bugün Türkiye'deki "dalgalanmanın" sebebi ne? Ve en önemlisi kazanan bu kadar barizken Türkiye'nin Avrupa'nın kuyruğunda hâlâ işi ne? Bu senaryodan en küçük bir şüphem yok, yalnız yazarların da "çözemediği" bir detay var; 200 doların üstünde bir petrol fiyatı aynı anda Rusya'ya da yarayacak, bu birikim nasıl "pasif" hale getirilecek?

Merkezin çöküşü
Bu noktada gelelim bugünlere nasıl geldiğimize ve "Türkiye'de kimlerin" gerçek iktidar sahibi olduklarına? Sevgili dostlar, size iki soru soracağım; 2000-2001 krizi Türkiye'de nasıl bir "sosyal doku" travması yarattı ve en önemlisi son iki seçimde "merkez" nasıl çöktü?

2000 Ocak-2001 Şubat arasında "oluşan finansal dalga" içinde "üç partili koalisyonun bütün partileri" boğuldu. Merkez "sağ-sol hatta MHP'de dikkate alınırsa uca doğru bir yelpaze" dahil, ana yapı "kırılırken"; merkezi çökertme harekatı "Genç Parti" ile tamamlandı. Seçime "son virajda dahil olan Genç Parti", Doğru Yol ve MHP'yi barajın altına iterek AKP'nin "aldığı en az oy ile en fazla" milletvekiline sahip olmasının yolunu açtı. 2000-2001 krizi "sağ ve sol" merkezi çökertirken, seçimde Genç Parti son darbeyi vurdu. Aynı dinamiği son seçimde de gördük. Tek başına seçime girse yüzde 14'lere çıkabilecek bir DYP'den bahsedilirken, son virajda "ortaya ANAP'lı bir" birleşme formülü çıktı. Üzerinde konuşuldu, gidildi, gelindi. Ve sonunda kamuoyunda "Lanet olsun bunlara" dedirtecek bir noktaya "olay getirildikten" sonra "iki parti ayrı ayrı seçime girerken, DYP" tasfiye edilerek, ortaya "Demokrat Parti" ismi atıldı. Birinci seçimde Genç Parti ve ekonomik kriz gibi etkenler ile çöken merkez, ikinci seçime günler kala "merkez partileri" tarafından çökertildi.

Bu noktada gelelim ana sorumuza; Türkiye'de gerçek iktidar "kimler"? Veya daha değişik ifadesiyle; Türkiye'de 1946-1999 arasında görülen "seçkinler iktidarı" yerini "halk adına hareket eder görünen" yeni tip "iktidar seçkinlerine" mi bırakıyor?

"Bu iki kavram arasındaki fark nedir?" sorusundan başlayalım. Seçkinler her zaman iktidardadırlar, iktidar seçkinleri ise seçkinler sınıfına gerçekte ait olmayan fakat seçim sonucu iktidara gelerek geçici olarak gerçek iktidar sahipleri ile işbirliği yapanlardır. Halkın içinden çıkarlar, iktidar seçkini olarak sınıf atladıklarını ve geldikleri yerde kalıcı olduklarını düşünürler. En büyük yanılgıları budur. Bir kısmı tutundukları dalda kalırlarken, çoğu kullanılırlar. Bazıları nadiren varolan iktidarın yapısını değiştirme yolunda adım atabilirler.

AK Parti'nin gölge oyunu
Değerli dostlar, bugünün Türkiye'sine baktığımda; son 5 yıldır hükümet edenler açısından çok önemli bir soru ortaya çıkıyor: Seçkinler iktidarına hizmet etmek için iktidar seçkini mi olacaklar yoksa iktidar seçkini olmayı kabul etmeyip, "gerçek bir halk iktidarı" tesis etmek için mi çalışacaklar? AKP'nin, iki rolü de iyi oynadığı ve "denge" konumunda kaldığı söylenebilir. İşte kendisine yüzde 46 oy getiren en önemli dinamik de bana göre burada gizli; halk adına "yerel seçkinlere baş kaldırır" görünmek ama aynı zamanda "küresel seçkinler" ile işbirliği yaparak "bu gölge oyununu" iyi pazarlamak...Bugün iddia edildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet yapısının statüko olduğunu savunup, ulus-devleti yıpratmaya çalışanlar; bilerek veya bilmeyerek aslında "küresel büyük statüko"ya hizmet etme tuzağına asla ama asla düşmemelidirler...

Sonuç: Türkiye'de yerleşik seçkinler iktidarına kafa tutar görünüp, küresel seçkinlere teslim olan iktidarlar, asla gerçek bir "halk iktidarı" tesis edemezler... Siyasi "otoritenin" dikkat etmesi gereken en önemli ayrıntı bence burada gizli...


Son söz: Türkiye'de "doktrin olarak" doğmuş ve "benimsenerek" iktidar olmuş bir yapı var mı? "Seçkinler mi iktidar da" yoksa "iktidardakiler mi seçkinleşiyor" noktalarında "sentezi"ni sizlere bırakıyorum!
----------------







14/7/2008

IMKB`de yurtdişina endeksli seyir devam ediyor.
Haftanyn son i?lem gününde güne alycyly ba?layan YMKB 100 endeksi gün içinde en yüksek 35.819 seviyesini gördü. Ancak petrol fiyatlarynyn yeniden yükseli?e geçmesi ve ABD mortgage piyasasynyn garantörleri Freddie Mac ve Fannie Mae `nin batty?y yönündeki spekülasyonlaryn da eklenmesiyle saty? baskysy etkili oldu ve endeks 568 puanlyk dü?ü?le 35.006 seviyesinden kapandy. Y?lem hacmi 1.085 milyon YTL düzeyinde gerçekle?ti. En çok i?lem gören hisse senetleri GARAN, ISCTR ve TCELL oldu. Gösterge niteli?indeki 13.10.2010 vadeli tahvilin bile?ik faizi % 21,56 seviyesinden kapandy. Yran`yn füze denemelerini arttyrdy?y haberiyle ABD ham petrolün varil fiyaty 146,90 dolara kadar yükseldi. ABD `li iki mortgage firmasy ile ilgili söylentiler tedirginli?i iyice arttyrdy. Hükümetin ?irketleri kamula?tyrmayy dü?ündü?ü ifade ediliyor. 5 trilyon dolarlyk tahvile garanti veren iki ?irketin batmasynyn ABD `nin yany syra tüm dünyayy vuraca?y söyleniyor. Temmuz ayynyn en yüklü itfasy bu hafta gerçekle?tiriliyor. Ytfa öncesinde faiz ve dövizde yükseli? bekleniyor. Ayryca iç piyasada gözler Merkez Bankasynyn 17 Temmuz `daki PPK toplantysnda alaca?y faiz kararynda olacak. Bugün için destekler 34,200-33,000 seviyesinde iken dirençler ise 35,300 ve 36,000 seviyeleridir.






11.07.200835 bin seviyesi oldukça önemli


Endeks bugün petrol fiyatlarındaki rekor yükselişin başına çektiği olumsuz haberlerin etkisiyle oldukça önemli bir seviye olarak önceki analizlerimizde sıkça bahsettiğimiz 35 bin – 35 bin 200 destek bölgesinin altına sarktı. Gün içinde 34 bin 494 puana kadar gerileyen endeks seansın sonlarına doğru toparlanarak günü 35 bin seviyesinin üzerinde tamamladı. Teknik açıdan bakarsak bu kapanış bile endeksin grafikte gösterdiğimiz kısa vadeli düşüş trend çizgisinin altında oluştuğunu görüyoruz. Bu teknik bağlamda olumsuz. Şimdi bundan sonraki ilk işlem günü oldukça önemli. Zira endeks tekrar bu treand çizgisinin üzerine hacimli bir şekilde çıkar ve yine bu seviye üzerinde hacimli kapanış yaparsa yukarı yönlü hareketini sürdürebilir. Bunun gerçekleşmesi durumunda ise 35 bin 500 - 36 bin – 36 bin 370 ve 37 bin dirençlerinin görülme olasılığı yüksek. Ancak terar edelim; bu dirençler görülse bile 37 bin 400 seviyesi hacimli kırılmadıkça endeksteki bu yükselişler tamamen tepki alımı niteliğinde olacak. Geri çekilmelerde bugün olduğu gibi 34 bin 500 seviyesi önemli destek noktası. Bu seviyenin altında ise 34 bin ve 33 bin 500 seviyeleri oldukça önemli destek noktaları konumunda.


Bol kazançlar…Mehmet ÇOBAN / bigpara.com

Tüm Hisseler - Aylık Yabancı Yatırımcı Alım ve Satım Tablosu
Yıl Alış Tutarı
USD
Satış Tutarı
USD
Toplam Hacim
USD
Net Alış
USD
Oca-2008 8,212,472,642 9,135,239,731 17,347,712,373 -922,767,089
Şub-2008 7,213,141,859 7,063,170,350 14,276,312,209 149,971,509
Mar-2008 6,534,634,142 6,877,387,303 13,412,021,445 -342,753,160
Nis-2008 6,155,231,720 6,073,333,789 12,228,565,509 81,897,930
May-2008 6,898,285,388 7,085,442,930 13,983,728,318 -187,157,542
Haz-2008 5,543,140,340 5,426,181,653 10,969,321,993 116,958,687
Toplam 40,556,906,091 41,660,755,756 82,217,661,847 -1,103,849,666

Referans GazetesiBaşbakanım, size yanlış bilgi veriliyorKeremAlkinYorum

Siyasi belirsizlik nedeniyle yükselen faizlerin enflasyona neden olduğu yönündeki değerlendirmeler, ekonominin temel yaklaşımlarıyla örtüşmüyor. Tersine, enflasyonla mücadelede bir gereklilik olarak öne çıkıyor
Gerek dünya ekonomisinin, gerekse de Türk ekonomisinin gündeminin olağanüstü yoğunluğu nedeniyle, birkaç haftadır değinmek arzusunda olduğum bir konuyu ancak şimdi ele alabiliyorum. Konu, Başbakan Erdoğan'ın 26 Haziran'da gerçekleştirdiği bir konuşmasında, ‘yüksek faizin enflasyonu tahrik ettiği' yönündeki değerlendirmesi. Sayın Başbakan'a, bu tür bir değerlendirmeyi kimin aktardığı merak ediyorum. Çünkü, yüksek faiz, tersine, ekonomi aktörlerini tüketim yerine tasarruf etmeye teşvik ederek, enflasyonla mücadele kullanılan en klasik araçlardan birisidir. Sayın Başbakan, yukarıda ifade ettiğim cümle yerine, günümüzde ‘yüksek faiz' silahının eskisi kadar enflasyonla mücadelede istenen sonucu vermediğini ifade etse, çok daha güncel bir tartışmaya parmak basmış olurdu.
Yüksek faizin anatomisi
Malum, nominal ve reel olmak üzere iki faiz tanımlıyoruz. Önünde nominal ifadesini taşıyan her makro kavram, içinde enflasyonun şişkinliğinden kaynaklanan etkiyi taşıyor demektir. Bu nedenle, söz konusu enflasyon etkisi çeşitli istatistiki yöntemlerle temizlendikten sonra, kalan değer, gerçek durumu göstermesi nedeniyle ‘reel' olarak adlandırılır. Bu nedenle, reel faiz de, enflasyondan arındırılmış faiz demektir ki, reel faizin bir başka anlamı, ‘ülke riski'dir. Yani, enflasyonun üzerine eklenen puan, ülke riskini temsil eder. Yani, ABD ekonomisinde reel faiz 2, buna karşılık Türk ekonomisinde yüzde 10,5 ile 12 arasındaysa, buradan anlaşılması gereken, ekonomi aktörlerinin söz konusu iki ülke için ne tür bir risk algıladıklarıdır. Son 1-1,5 yıldır, Merkez Bankası kredibilitesi, ekonomik reformlardaki gecikme ve aksamalar benzeri ekonomik gerekçeler ile, Şemdinli İddianamesi'nden başlayarak, Danıştay Saldırısı, E-Muhtıra, Ergenekon ve Kapatma Davası'na kadar uzanan bir dizi siyasi belirsizliğe bağlı gerekçelere bağlı olarak ‘ülke riski'mizi çok yükselttik. Bu nedenle, yüzde 15,5-17 aralığındaki nominal faizi, yüzde 17'den yüzde 23'e kadar uzanan bir aralığa taşıdık.
Nasıl ki, Şemdinli İddianamesi, TCMB Başkanlığı'na atama süreci, Danıştay Saldırısı ve mayıs-haziran dönemindeki ilk küresel türbülans, nominal faizleri yüzde 15'lerden, yüzde 23'lere taşıdıysa, 16 Ocak'tan bu yana etkisini sürdüren 5. küresel türbülans ve diğer siyasi başlıklar da, aynı formatta, nominal faizleri 2 yıl içinde ikinci kez yine yüzde 15'lerden, yüzde 23 seviyelerine taşıdı. Ancak, nominal ve reel faizlerdeki yükselişin enflasyon üzerindeki yükseltici bir etkisi olduğunu söylemek doğru bir yaklaşım olmuyor. Tersine, yüksek faiz, bu imkandan yararlanmak isteyen aktörlerinin tüketimlerini erteleyerek, ellerindeki kaynağı çeşitli yatırım araçlarına yönlendirmeyi tercih etmeleri nedeniyle, öncelikle talep enflasyonunu yavaşlatan bir etkiye sahiptir.
Geçirgenlik etkisi
Türkiye'de, TCMB üst yönetimi açısından dikkatle takip edilen bir konu da, yüksek faizin ‘pass through effect' etkisidir. Yani, son 5-6 yıldır, gerek TCMB'nin politika faizinin ve piyasa faizlerinin döviz kurları üzerindeki geçirgenlik etkisidir. Merkez Bankası şunun çok iyi farkında ki, yüksek faizler yerli ve yabancı aktörlerinin tercihlerini doğrudan etkileyerek, döviz kurlarını aşağı çeken bir etkiye neden oluyor. Ve, döviz kurları geriledikçe, enflasyonla mücadelenin kolaylaştığı bir gerçek. Tersine durumda ise, her yüzde 20'lik kalıcı bir devalüasyon, yani kur artışı, yıllık enflasyon oranı üzerinde 6 puanlık bir arttırıcı etkiye neden oluyor. Bu nedenle, TCMB üst yönetimi, politika faizini kurgulayarak, döviz kurları üzerinden, enflasyonu kontrol altında tutabileceğinin farkında ve söz konusu geçirgenlik etkisini olabilecek en makul ölçülerde kullanmaya çalışıyor.
Sayın Başbakan'ın ifade ettiği husus, bir ölçüde maliyet enflasyonu etkisiyle kendisini gösterebilir. Yani, yüksek faiz ekonominin finansman maliyetlerini arttırır ve bankacılık sisteminden daha yüksek faizle kredi kullanmak durumunda kalmış olan işletmeler, finansman maliyetlerindeki artışı ürettikleri mal veya hizmetin fiyatına yansıtarak, maliyet enflasyonundan talep enflasyonuna bir geçişe neden olabilirler. Ancak, söz konusu etkinin bugünün Türk ekonomisinde zayıf olduğu söylenebilir. Çünkü, bankacılık sektöründeki rekabete bağlı olarak, politika faizindeki artış ölçüsünde, bankalar kullandırdıkları kredilerinin faiz oranlarını arttırmıyorlar. Ayrıca, ithal mallarla rekabet etmek durumunda olan Türk şirketleri, malın fiyatına finansman maliyeti artışlarını pek de yansıtamıyor. Bu nedenle, yüksek faizin enflasyonu körüklediği tezi, mevcut verilerin ışığında doğrulanmıyor.
Esas tehlike stagflasyon
Sayın Başbakan açısından, bence esas gündeme getirilebilecek tartışma konusu, merkez bankasının enflasyonla sadece faizleri yükselterek mücadele edemeyeceği konusudur. Bu nedenle, dünyanın her yerinde merkez bankaları, ölçülü olmaları konusunda uyarılar alıyorlar. Çünkü, küresel enerji, gıda veya genel anlamda emtia fiyatlarından kaynaklanan enflasyonla mücadele, aşırı faiz artışı ile önlem, ülke ekonomilerini resesyona veya stagflasyona sürükleyebilir. TCMB'nin ne yapabileceğini ise, çarşamba yazısında dile getireceğiz.

Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsü

İşte Ata'nın ABD'ye hitabıÇankaya Köşkü, şimdi de Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsünü yayınladı. Şimdiye kadar ender yayınlanan 2 dakika 19 saniyelik görsel doküman, Atatürk’ün, ABD’in ilk Türkiye Büyükelçisi Joseph C. Grew’i kabulünü içeriyor. Atatürk, ABD Büyükelçisi’nin de yanında hazır bulunduğu görüntüde, ABD halkına hitap ediyor. Atatürk, 1925 yılında çekilen bu görüntüsünde, ABD’lilere "Muhterem Amerikalılar" diye hitap ediyor ve "Amerika milletinin Türk milletiyle beraber olduğundan şüphem yoktur" diyor.

PENGUEN KAPAK



BURADA YER ALAN YATIRIM BİLGİ, YORUM VE TAVSİYELERİ YATIRIM DANIŞMANLIĞI KAPSAMINDA DEĞİLDİR. YATIRIM DANIŞMANLIĞI HİZMETİ; ARACI KURUMLAR, PORTFÖY YÖNETİM ŞİRKETLERİ, MEVDUAT KABUL ETMEYEN BANKALAR İLE MÜŞTERİ ARASINDA İMZALANACAK YATIRIM DANIŞMANLIĞI SÖZLEŞMESİ ÇERÇEVESİNDE SUNULMAKTADIR. BURADA YER ALAN YORUM VE TAVSİYELER, YORUM VE TAVSİYEDE BULUNANLARIN KİŞİSEL GÖRÜŞLERİNE DAYANMAKTADIR. BU GÖRÜŞLER MALİ DURUMUNUZ İLE RİSK VE GETİRİ TERCİHLERİNİZE UYGUN OLMAYABİLİR. BU NEDENLE, SADECE BURADA YER ALAN BİLGİLERE DAYANILARAK YATIRIM KARARI VERİLMESİ BEKLENTİLERİNİZE UYGUN SONUÇLAR DOĞURMAYABİLİR. *************
Free META Tag Analyzer Free Hit Counters
Sitemap Generator Link Değişimi *Valid HTML 4.01 Transitional