23 Haziran 2008 Pazartesi

borsada bu hafta halil recber /yigit bulut yorum analiz


Dalgalı ve tepkili seyir bekliyoruz...halil rencber /Teknik Analiz
Endeks geçen haftayı son 1 yılın en dar bant aralığında seyrederken aynı zamanda 10 gündür adeta 38.000 seviyesinde çakıldı kaldı.
Endeksin 10 iş günüdür 38.000- 39.000 bant aralığındaki seyri devam ederken son işlem gününde bu önemli nokta altında kapanış oluşturdu.

Geçen haftaya dair 41.000 beklentimizi şimdilik gerçekleşmedi ancak endeksin ısrarla düşmemek istediğini görmekteyiz. Ancak endeks, dış borsalarda yaşanan son hızlı gerilemelere rağmen gerilememekte. ABD borsalarında yaşanan sert gerilemelerle endeksin ilk günde 38.000 seviyesi altında ilk adımda 37.700-37.500 aralığına kadar gerilemesi ve bu bölgeden tekrar sınırlı bir gerilemenin ardından 38.000 seviyesi üzerine atma çabasını görebileceğimizi düşünmekteyiz. Dış borsaların yeterince düştüğünü ve petrol fiyatlarının 137.00 doları geçmekte zorlandığını düşündüğümüzde yeni haftanın çok dalgalı ve tepki vermek isteyen bir piyasalar seyri içinde hareket edeceğini tahmin etmekteyiz.
Destekler 37.700 -37.500 -37.000 Dirençler 38.300 -39.000 -40.000

EURODA BANT DARALIR

Geçen hafta 1.9300 destek seviyesini kıran ve bu önemli nokta altında işlem gören euro da ikinci önemli destek noktası olan 1.8800 seviyesine gerileme oluşmadan 1.8990 noktasında tutundu ve tekrar bu bölgede hafta boyunca dengelendi. Kısa vadede 1.9300-1.8800 yatay bant aralığının 1.5 -2 haftada devam etmesi normal olacaktır. 1.9300 seviyesi üzerinde hareketliliğin ancak euro-usd paritesindeki 1.5850 direnç noktasının geçilmesi ile mümkün olabileceğini söyleyebiliriz. Bu sebeple bu hafta biraz daha dar bir bant aralığı görebiliriz.

DOLARDA 1.2000 KRİTİK/Teknik Analiz

Geçen haftaki alt bant hedefi 1.2000'ye kadar gerileme oluşturdu ve şimdilik bu önemli destek çalıştı. Yeni haftada 1.2350 seviyesi son gerilemenin bir destek oluşturup oluşturmaması için önemli ilk tepki ve direnç seviyesi olarak izlenebilir. Üzerinde hareketin şimdilik zor olmasını beklemekle beraber aşağıda da 1.2000 seviyesi kritik öneme sahip. Bu seviyenin kırılma ihtimali ise dolarda 1.1850 noktasının tekrar test edilmesi anlamına gelecektir.

1.5750-1.5450 ÖNEMLİ/Profesyonel FOREX Analiz

Geçen haftanın ilk günlerinde 1.5350 seviyesindeki destek noktasının çalışması ile beraber şimdilik tekrar üst bant hedef seviyesi olan 1.5650-1.5670 seviyesine bölgesine doğru bir atak oluşturdu. Yeni haftada 1.5650 üzerinde haftanın ilk iki iş gününde bir kapanış görüldüğü taktirde hedef 1.5800 seviyesinden geçmekte olan düşüş trendi. Bu önemli trendin kırılması doların tekrar dünyada zayıflaması anlamına gelecektir. Ancak şimdilik bu bölgenin geçilmesi zor gözükmekle beraber bu haftanın son haftaların en dar bant aralığını 1.5750 -1.5450 bant aralığında gerçekleşmesini tahmin etmekteyiz.

---------------------

Mehmet Şimşek doğru söylemiyor..23.06.2008 | Yiğit Bulut | Yorum

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Hazine bonolarının yüzde 80'inin yerli yatırımcılarda olduğunu açıkladı. Benim elimdeki verilere göre ise Türk Hazine bonolarının yüzde 91'nin bir Alman ve bir İngiliz bankasında olduğunu gösteriyor.

Ne kadar kibar bir adamım değil mi?

Aynı cümleyi başka türlü de yazabilirdim ama kibarlığı seçtim. Peki Mehmet Şimşek hangi konuda doğru söylemiyor?

Bana göre birçok konuda doğruyu söylemiyor ama ben bugün sadece bir tanesine değineceğim. Hatırlarsanız, Şimşek açıklama yapmış ve Türk Hazine bonolarının yüzde 80'inin yerli yatırımcıların elinde olduğunu söylemişti.

Saklama isime göre değil

Ben de soruyorum; Türk Hazine bonolarının takası isime değil. Türkiye'de bütün saklamalar isime göre ama Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) Doğan Cansızlar döneminde defalarca hükümetlerden istemesine rağmen bir türlü isime saklama ile ilgili düzenleme yapılmadı. Uzun lafın kısası bugün hisse alanlar bellidir, her detay son noktasına kadar bilinebilir ama hazine bonosu gizlidir ve isime saklama yapılmaz. O zaman Mehmet Şimşek nasıl bilebilir yüzde 80'inin yerlinin elinde olduğunu?

Ben de hemen kendi elimdeki bilgiyi aktarayım; Şimşek nasıl biliyorsa, ben de iddia ediyorum: Türk Hazine bonolarının yüzde 91'i bir Alman ve bir İngiliz bankasında. Yani bu halkın ödediği faizin yüzde 91'i bu yabancı bankaların kendilerine ve müşterilerine gidiyor. İddiam bu! Yalansa çıksın Bakan Şimşek, tezini verileri ile açıklasın. Kendisi de İngiliz vatandaşı ve yabancı bir kurumdan, hatta 2001 yılında Türkiye'ye karşı en büyük spekülatif atağı yapan kurumdan geldi. Bunu da not düşmek istedim.

1.2 trilyon $'lık borçlanma

Bu arada sizden gelen istekler doğrultusunda son 28 yılın Türkiye-faiz denklemine ilişkin verileri de tekrar aktarıyorum.

"Kalkındık" denen bu ülkede son 27 yılda neler oldu? Çarpıtılan "sonuçların altında yatan gerçekler neler?

* Türkiye 1980-2006 sonu arasında 1 trilyon 800 milyar dolardan fazla bir kaynak elde etti. Bu kaynağın 1.2 trilyon dolardan fazlası iç ve dış borçlanma ile elde edildi.

* 1980-2007 ikinci ay arasında vergiden elde edilen kaynaklar, borçlanma ile elde edilen kaynakların yarısından az olarak gerçekleşti.

* Paranın sistem dışında toplanması ve vergi toplayamamamızın sonucu ağır oldu, yapılan borçlanma karşılığında son 27 yıl içinde 400 milyar dolardan fazla sadece faiz ödedik.

* Ödediğimiz iç borç faizi, dış borç için ödediğimiz toplam faizin dört ila beş katı olarak gerçekleşti. Her dalgalanma içerideki borcu katlarken, dalgalanmalarda elinde iç borç senedi bulunduran binde 1'in altında gerçek ve tüzel kişi inanılmaz gelirler elde etti.

* 400 milyar faiz ödediğimiz dönemde sadece 80-100 milyar dolar arası değişen bir yatırım yaparken, 250 milyar dolara yakın da bir personel giderimiz oldu. Bu noktada ortaya çıkan çarpıcı veri, personel giderimiz ile yatırım yaptığımız tutarın toplamı ödediğimiz faiz kadar olamadı.

Faiz ödemesi 50 kat arttı

* Yatırım harcamalarımız son 27 yılda iki buçuk-üç kat arasında bir artış gösterirken, iç borç faiz ödemelerimiz 75'ten, dış borç faiz ödemelerimiz ise 19 kattan fazla arttı. İç ve dış borçlara ödediğimiz faizdeki artış oranı ilk başladığı noktaya göre ortalama 50 kattan fazla bir artış gösterdi.

* Son beş yıl içinde faiz rekoru 2004 yılına ait. 150 katrilyonluk 2004 yılı konsolide bütçesinin 66 katrilyonu faiz ödemesine ayrıldı. Bugün gördüğümüz kur ile hesapladığımızda basit faizini dahi koymadan ödediğimiz miktar tam olarak 52 milyar dolar. 52 milyarı 52 haftaya bölersek bulduğumuz sonuç, haftada 1 milyar dolar, günde 166 milyon dolar.

* 1999-2007 başı arasında ödediğimiz faiz haftalık 700 milyon dolar ile 1 milyar dolar arasında değişti ve 2004 yılında 1 milyar doları dahi geçerek tepe noktasına ulaştı.

* Dış borçların yüzde 50'sinden fazlası son beş yıl içinde alındı.

* Son 27 yılda yatırım harcamalarının toplamı toplam borçlanmanın yüzde 10'unun bile altında kalırken, topladığımız toplam verginin yüzde 15'inin altında kaldı.

* 1999-2007 ikinci ay arasında Türkiye 25 milyar dolara yakın bir yatırım yaparken, 85 milyar dolarlık personel harcaması yaptı. Buna karşılık aynı dönemde sadece iç borcun faizine 189 milyar dolarlık, dış borcumuzun faizine de 39 milyar dolarlık bir kaynak ayırmak zorunda kaldık.

Bu getiri Avrupa'da yok

Sonuç 1: Yukarıda sadece makro verileri aktardım. Bunlara sıcak paranın son 5 yılda elde ettiği ve bu ülkeden kâr adı altında transfer ettikleri gerçeğini de ekleyin. Sadece bir örnek vereyim; 2002-2007 arasında ülkeye giren her 1 dolar hiç risk almaz ise 5 dolara yakın bir getiri sağlarken, sermaye piyasasına giren ve para piyasalarında al-sat yapılan her 1 dolar, ortalama 10-12 dolarlık bir getiri sağladı. Ne kadar korkunç bir veri değil mi. Böyle bir getiri "Aynı oranda hatta son dönemde daha fazla kalkındık" denen Avrupa'da sağlandı mı?

Sonuç 2: Mehmet Şimşek söylediklerimin aksini iddia ediyorsa, hatta ekonominin de çok iyi olduğunu söylemek istiyorsa bıraksın edebiyatçılarla ekranlarda ekonomi programı yapmayı, gelsin bir TV'de tartışalım.
000000000000000000000
Ekonomik tercihler ve milli irade!

Mehmet Ugur CİVELEK / ARKA PLAN.........23.06.2008 - 08:46

Merkez Bankası Para Kurulu geçtiğimiz hafta yaptığı toplantıda kısa vadeli faizleri yüzde 0.5 oranında yükseltti. Alınan bu karar geleceğe yönelik belirsizliği azaltmadı, farklı kesimlerden gelen tepkiler ise açık ve anlaşılabilir olmaktan uzaktı. Bu yazıda kısa vadeli faizlerde ayarlama gerektiren sebepleri ve olası sonuçlarını irdelemek istiyoruz.

Öncelikle iki veri üzerinde durup biraz düşünmekte yarar var; enflasyon uygulanan programa rağmen yükseliyor ve yıllık rakam sebebi ne olur ise olsun mayıs ayı sonu itibari ile yüzde 10.74 düzeyine yükselmiş durumda; Ayrıca cari açık rakamı veya başka bir deyişle iç tasarruf açığı kontrolsüz bir şekilde büyürken sermaye hareketleri hesabı da açık vermeye başlamış. Yalnız bu iki veriye baktığımızda, hiçbir şey yapılmaz ise Türk Lirası'nın değer kaybetmesi ve enflasyondaki yükselişin hızlanması kaçınılmaz olacak gibi görünüyor. Bu tehlikeyi her şeyden daha önemli görenler genelde Merkez Bankası'nı eleştirmiyor, bir şeyler yapması için hükümeti zorlamaya çalışıyor. Türk Lirası'nın aşırı değerlenmesinden bunalmış ve hareket yeteneğini kaybetmek üzere olan kesimler ise Merkez Bankası'nı yoğun bir şekilde eleştiriyor. Reel kesim kökenli eleştirilerin arkasına saklanan siyasi iradenin ise ne yapmaya çalıştığı anlaşılamıyor!

Mali sektör, TÜSİAD ve TOBB yönetimi Merkez Bankası'nın yaklaşımını kendi çıkarları gereği destekliyor; IMF ve AB çıpaları yeniden işlerlik kazanır ise kısa vadeli faizlerin çok daha fazla yükseltilmesine gerek kalmadan sermaye hareketlerinin artıya geçeceğini ve Türk Lirası'nın değerleneceğini, enflasyondaki yükseliş eğiliminin bu sayede sınırlı kalacağını düşünüyor. Eğer söz konusu çıpalar işlerlik kazanmaya ve mali disiplinden uzaklaşma eğilimi devam eder ise kısa vadeli faizlerdeki yükselişin kronikleşmesi, ödemeler dengesiz sermaye hesabındaki açığın büyümesi ve Türk Lirası'ndaki değer kaybı ile birlikte enflasyonun hızlanmasından endişe ediyor Merkez Bankası Para Kurulu'nun son iki toplantısında yaptığı ayarlamaları ciddi uyarı olarak algılıyor fakat hükümetten beklenen tepki gelmeyince rahatsızlıkları büyüyor. Bu yaklaşımda başarı şansının azaldığı, gerçekleşse bile orta vadede sorunların ağırlaşacağı, günü kurtararak gidilebilecek bir yer kalmadığı gibi temel gerçekleri hesaba katmayan bu kesimler, önceliklerin ve buna bağlı olarak uygulamaların değişmesine karşı çıkıyor.

Bir an için hükümetin mesajı aldığını uzun süredir sürdürülen program uygulamasından sapma niteliğindeki tercihlerinden vazgeçtiğini, IMF ve AB çıpalarına daha çok önem verdiğini varsayalım. Bugünkü küresel koşullarda yabancı sermayeyi memnun etmek için yapılan onca fedakarlığa rağmen sermaye hesabının fazla vermesi ve Türk Lirası'nın gerekli miktarda değerlenerek enflasyondaki yükseliş eğilimini aşağı çevirmesi mümkün mü? Bu olasılığın gerçekleşmeme ihtimali oldukça yüksek, fakat malum kesimler yine de denenmesinde ısrarlı olacaklar gibi görünüyor. Yine varsayalım ki zayıf olasılıkta gerçekleşti ve enflasyon yılın son aylarında tek haneye dönemedi ancak sınırlı da olsa gerilemeye başladı. Bu süreçte yaşanacak diğer gelişmeler nelerdir?

Özetle ifade etmek gerekir ise ekonominin geleceği daha hızlı bir şekilde tüketilecek deyim yerinde ise katledilecek demektir. Bu koşullarda başta sanayi ve tarım devamında ise hizmet sektörü rekabet gücünü kaybeder, gelirleri erirken borçları kontrolsüz bir şekilde artar; gelir dağılımındaki bozulma eğilimi anormal bir hıza ulaşır. Ekonomide durgunlaşma ivme kazanır ve işsizlik büyür, iç tasarruf açığı büyürken talep zayıflar, zira enerji ve gıda maddelerindeki dış piyasa kökenli yükseliş daha yoğun bir şekilde hissedilir; talepteki daralma bütçe gelirlerini azaltarak açığı büyütür, varlık değerleri erirken bilançolar yıpranır ve borç-alacak zinciri kırılır ve ekonomiyi durma noktasına getirir tabi bu süreçte ne kadar çaba harcanırsa harcansın AB ve IMF çıpaları kimsenin itibar etmediği değişkenler haline gelir, yabancı sermayeyi tatmin etmek imkansızlaşır Türk Lirası değer kaybeder ve enflasyon yükselir. Ekonomideki bu olumsuzluklar sosyal ve siyasi istikrarsızlığı dayanılmaz boyutlara çıkarır.

Bu durumda Merkez Bankası'nın faiz kararını eleştirenler hem haklı hem de haksız! Haklı çünkü mevcut politikaları da ısrar etmek sorunları ağırlaştırıp, felakete yol açacak. Haksız çünkü bu politik tercihi yapan siyasi irade ve Merkez Bankası kendine düşen rolü uyguluyor: Öncelikle değişmeli ve buna uygun yeni bir program hazırlanmalı, bunun için de siyasi iradeye baskı yapılmalı ve sonuç alınıncaya kadar mücadele edilmeli. Hükümete bu politikaları değiştir demek yerine Merkez Bankası'nı tepkisel şekilde eleştirmek geleceği kurtarmayacak.

Peki bu açmazdan çıkmak için hükümet ne yapıyor? Hiçbir şey yapamıyor. Yabancı sermayeye hayır diyemediği için ikili oynuyor, sabrı tükenen kesimlerin öfkesini Merkez Bankası'na yönelterek yaklaşan yerel seçimler ve olası erken seçimler öncesinde yıpranmamaya çabalıyor. İşine geldiği zaman milli irade diyenler, geniş kesimler ile yabancı sermaye arasındaki çıkar çatışmasında milli iradenin gereğini yapamıyor...

Türkiye bir yıl içinde çok ciddi sıkıntılar yaşayacak; fakat bu AK kapatıldığı ve erken seçime gidildiği veya mali disiplinden uzaklaşıldığı için değil mevcut öncelikler ve program uygulamasında ısrar edildiği için olacak... Türkiye günü kurtarmak veya geleceği kurtarmak ikileminde tercihini değiştirmek zorunda...

Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsü

İşte Ata'nın ABD'ye hitabıÇankaya Köşkü, şimdi de Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsünü yayınladı. Şimdiye kadar ender yayınlanan 2 dakika 19 saniyelik görsel doküman, Atatürk’ün, ABD’in ilk Türkiye Büyükelçisi Joseph C. Grew’i kabulünü içeriyor. Atatürk, ABD Büyükelçisi’nin de yanında hazır bulunduğu görüntüde, ABD halkına hitap ediyor. Atatürk, 1925 yılında çekilen bu görüntüsünde, ABD’lilere "Muhterem Amerikalılar" diye hitap ediyor ve "Amerika milletinin Türk milletiyle beraber olduğundan şüphem yoktur" diyor.

PENGUEN KAPAK



BURADA YER ALAN YATIRIM BİLGİ, YORUM VE TAVSİYELERİ YATIRIM DANIŞMANLIĞI KAPSAMINDA DEĞİLDİR. YATIRIM DANIŞMANLIĞI HİZMETİ; ARACI KURUMLAR, PORTFÖY YÖNETİM ŞİRKETLERİ, MEVDUAT KABUL ETMEYEN BANKALAR İLE MÜŞTERİ ARASINDA İMZALANACAK YATIRIM DANIŞMANLIĞI SÖZLEŞMESİ ÇERÇEVESİNDE SUNULMAKTADIR. BURADA YER ALAN YORUM VE TAVSİYELER, YORUM VE TAVSİYEDE BULUNANLARIN KİŞİSEL GÖRÜŞLERİNE DAYANMAKTADIR. BU GÖRÜŞLER MALİ DURUMUNUZ İLE RİSK VE GETİRİ TERCİHLERİNİZE UYGUN OLMAYABİLİR. BU NEDENLE, SADECE BURADA YER ALAN BİLGİLERE DAYANILARAK YATIRIM KARARI VERİLMESİ BEKLENTİLERİNİZE UYGUN SONUÇLAR DOĞURMAYABİLİR. *************
Free META Tag Analyzer Free Hit Counters
Sitemap Generator Link Değişimi *Valid HTML 4.01 Transitional