26 Haziran 2008 Perşembe

Satış baskısı sürüyor..halil rencber .Teknik Analiz
Endeks güne satıcılı başladı ve günü 37.000'in altında satış baskılı bir piyasa şeklinde tamamlandı.
27 Haziran 2008


Süreç olarak son dönemde endeksin satıcılı seyrini dikkate aldığımızda 37 iş gününün 24'ünde gerileyen bir borsa görmekteyiz. Endeksin özellikle dış borsalarda da oluşan satıcılı piyasa modundan bir aydır kurtulamadığını görmekteyiz. Gerileme kırılma şeklinde gelişmemiş olsa da bizim son dönemde beklediğimiz tepki ve dip çalışması ertelendi.

Gelinen noktalar itibariyle endeksin kısa vadede tepki vermesi gereken noktalarda olduğunu düşünüyoruz ama portföylerde kademeli alış tavsiyemizi devam ettirmekteyiz.
Destek: 36.500 -36.300 - 36.000. Direnç: 36.800 -37.300 -37.700.


Borsada Kazanmanın Sırrı

***********



İmkb hisse senetleri günlük analiz ve yorumları. Seans içi yorumlar!

ÇiziYORUM - Ercan Akyol



Yabancı bankalar borsadan çıkmamalı...27.06.2008 | Yiğit Bulut | Yorum

Başka bir başlık atayım. Yabancı bankalara istedikleri izin verilmemeli. Daha açık yazalım, yabancı bankalar hisselerinin tamamını toplamış dahi olsalar "borsadan çekilemezler" yani kottan çıkamazlar. Nedenlerine gelince. Değerli dostlar, son günlerde tamamı yabancılar tarafından sahiplenilen bankaların, borsadan çekilmek üzere adım attığını ve başındaki yöneticilerin "borsadan çıkabilmeliyiz" yönünde açıklamalar yaptığını görüyoruz. İşin ilginç tarafı siyasi otoriteden ve bu konuda karar verecek olanlardan da "çıkabilirsiniz, gerekli düzenlemeleri yaparız" gibi karşı açıklamalar geliyor.

Denetim dışına çıkılmamalı

Konuya teknik olarak fazla girerek sizi sıkmadan sadece bir detayı, kamuoyu oluşması amacıyla, aktarmak istiyorum. Bankacılık sektörünün yabancılaşmasının ülke ekonomileri için ne gibi sonuçlar doğurabileceğini daha önceki yazılarda tartışmıştık. Bu çekincelerimin tamamını koruduğumu da belirterek ana fikri hemen arz edeyim. Tamamı yabancı bir bankanın denetim ve gözetim açısından borsada işlem görmeye devam etmesi ülke menfaatleri açısından önemli bir ayrıntıdır. Tamamı yabancı bankaların borsadan ayrılmak veya teknik tabiriyle kottan çıkmak için gösterdikleri çabaya bakarsanız; sözlerimin daha anlamlı hale geldiğini anlayacaksınız.

Bu noktada bana "daha açık konuş" derseniz, Finansbank ve Denizbank'ın yeni sahipleri aldıkları bankaları borsa dışına çıkarıp en azından borsada olmanın gerektirdiği denetim olmadan çalışmak istiyorlar. Kendilerine göre haklı olabilirler ama kısa vadede bankacılık sektörünün yabancılaşmasının küreselleşen dünyada ne gibi net sonuçlar doğurabileceği görülmeden, Türk bankacılık sektöründe daha fazla serbest hareket etme imkânı tanınması kesinlikle ve kesinlikle "doğru" olmayacaktır.

Sonuç 1: Kottan çıkmak isteyen tamamı yabancı bankalara şimdilik bu izinler kesinlikle verilmemeli.

Halk Bankası blok satılmalı

Bu noktada konu ile organik alakası açısından Halk Bankası örneğine geçmek ve seçime giderken Halk Bankası'nı satmayı düşünen siyasilerden korkan biri olarak, konu hakkında bazı detayları aktarmak istiyorum. Diğer gazetelerde daha önceki yazılarımda özellikle yabancı kurumlar "Halk Bankası 6 milyar dolar eder" açıklamasını yaptıklarında her zaman şu fikri savundum, kesinlikle daha fazla eder. Peki nasıl satılacak? Blok satış uygun mu? Blok satılması kesin olarak yanlış. Böyle bir finansal yapının tek bir merkezden kontrol edilmesi Türkiye'nin milli menfaatlerine aykırı bir durum. Peki ne kadar etmeli?

Akbank ve İş Bankası'nın piyasa değerleri ortalaması mantığı hâlâ geçerli. Bu bankayı blok olarak alacaksanız, Akbank ve İş Bankası'nın bugünkü değil, zirve değerlerinin ortalaması hesaplanmalı. Bu da en az 20-22 milyar dolar. Bu rakamın altında yapılacak her satış bu ülkenin malını yabancıya "kıyak çekmektir".

Malımıza sahip çıkalım

Sonuç 2: Halk Bankası diğer bankalar gibi değerlendirilemez. Bu bankanın içinde Türk ekonomisinin DNA'sı var ve bu banka hepimizin. Bugüne kadar birçok bankamız satıldı ama hiçbiri diğerine üstünlük sağlayabilecek bir gelişme göstermedi. Bu açıdan bakınca Halk Bankası'nı alanın sağlayacağı üstünlük ve ülke ekonomisinin kodlarını ele geçirmesi gibi detaylar bankamızı çok daha değerli hale getiriyor. Sizlerden tek bir ricam var, destek olun, malımıza sahip çıkalım. Hem bizim olan bizim kalsın hem de banka amacına uygun işlemeye ve küçük esnafın kalbi olmaya devam etsin. Hükümet ille de satacağım derse de en azından değerine gitsin.

Son söz: Halk Bankası bu halkın elde kalan son malı. Hepimizin malı, lütfen ses vermeme yardım edin. Malınız gidiyor.

Not: Yabancı bankalara borsadan çıkma yani kottan çıkma izni verilmesi, elimizdeki en güçlü denetimden kaçmalarına izin vermek anlamına gelecek. Bu detaya lütfen çok ama çok dikkat edelim.
**********************
Hasan PulurOlaylar ve İnsanlar

Devrim günleri ve travma...

ATATÜRK devrimleri Türk halkına travma etkisi yaptı mı, yaraladı mı? AKP yöneticisi “Dengir Mir Mehmet”e göre, evet!
Onun gibi düşünenler de var...
Bir olayı en iyi kim bilir?
Yaşayan bilir.
Mesela Cahit Kayra bilir; maliyeci, siyasetçi, yazar.
Kendisine sorduk, o günleri anlatacaktı, lakin bir koşulu vardı:
“Dengir Mir Mehmet, Atatürk devrimleri halkın diline de travma etkisi yaptı demiyor mu? O halde ben de o günleri o günün diliyle anlatırım.”
* * *
CAHİT Kayra, yazısına şöyle başlamış:
“1928 senesi evahirinde sinnim on bir idi. Mektepte dördüncü sınıfı ikmal ve beşinci sınıfa terfi etmiş idim. Dördüncü sınıfa kadar Arabi huruf ile tederrüs eyledik. Beşinci sınıfta Latin alfabesi kabul edildi. O tarihte mektepteki heyeti tedrisyenin, bilcümle mualliminin Arabi hurufun terk edilmesinden müteessir olduklarını değil, izhar-ı şadıman eylediklerini hatırlarım. Bizden büyük sınıflardaki taliban ve talibatın da, Mir Fırat Bey’in istimal eylediği tabir ile travma geçirdiklerini de asla müşahede etmedim.”
Demek o tarihte beşinci sınıfta olan Cahit Kayra, devrimler yüzünden öğretmenlerin akranlarının, arkadaşlarının da travma geçirdiklerini görmemiş, aksine memnun olduklarını gözlemlemiş...
* * *
PEKİ, halkın devrimlere karşı tutumu neymiş?
Travma geçiren var mıymış?
Sayın Kayra, önce kendi ailesinden başlamış:
“Babam tüccar, dayım zürradan idi. Dayım daha önce Trabzon İkinci Meşrutiyet inkılabına değin meşveret ceridesini neşreylemiş, bade Osmanlı Meclisi Mebusanı’na Trabzon mebusu olarak dahil olmuş idi. Dayım Milliyet, babam Son Saat gazetelerini okurdu. Harf inkılabı olunca tatili neşriyat eyleyen Son Saat gazetesi yerine Cumhuriyet gazetesi ikame edildi. Ailenin mesaiyi ruzmeresi ahvalinde de travma nam illet müşahede edilmedi.
Beyti ahvala gelince, aile, Büyük Harp iptidasında Trabzon’dan İstanbul’a muhaceret eylemişti. İstanbul’un mütevazı bir semtinde, Yeldeğirmeni’nde ihtiyari ikamet eylemekte idik. Evde büyükannem, annem, teyzem, hemşirem ve bizimle yaşayan genç bir kadın vardı. Hepsi çarşaf iktisa ediyorlardı. Hemşirem hariç biri okuma yazma bilmiyorlardı. Ne Türkiye ne de dünya ahvalinden haberdar değildiler.
İnkılaplar vuku buldu. Çarşaflar atıldı ve büyükannem dışındaki hanımlar medeni urbalar giyinip halk mekteplerine gittiler ve Latin harfleriyle okuma yazma öğrenip gazeteleri kıraat eylemeye bilvesile dünya ahvali ile alakadar olmaya başladılar, eve travma değil şadımanlık geldi.”
Başta “Kayra ailesi”, Atatürk devrimlerine hemen sarılmışlar, çarşaflar atılmış, Latin harfleri öğrenilmiş, halk okuyup yazmaya, dünyayı anlamaya başlamış...
* * *
YA travma geçirenler?
Hiç olmaz mı?
“Osmanlı’dan müdevver Türk toplumunda travma husule gelen mehafil oldu. Bunlar Arap harfleri nedeniyle cahil kalmakta devam eden halkı iğfal eden eski medrese hocaları, tekke ve zaviye dervişleri, müritleri, medrese softaları ve bunların muakkipleri idi.”
Bunları sizler de, bizler de tanırız...
Kendilerini olmasa bile torunlarını...
Zaman zaman ortaya çıkarlar, sonra kıvrılıp bir yerlerde saklanırlar.
Mekânları parti de olur, üniversite de olur, medya da...
* * *
SAYIN Kayra, doksanı geçen yaşıyla, Atatürk devrimlerine sahip çıkıyor.
Biz çıkmayacak mıyız?
Diyor ki:
“Ben 1917’de doğdum. Atatürk öldüğünde 21 yaşındaydım. Onun dönemini yaşayarak öğrendim. 1950’den sonraki yılları, o dönemle karşılaştırarak değerlendirebiliyorum. Sayın Mir Fırat 1943 doğumlu olduğuna göre bunları yaşamış değildi. Düşünceleri duygularına ve halkı kandırmayı sürdürmekte olan yayınlardan öğrendiklerine dayanıyor olabilir. Şunu öğrenmeye çalışmasında yarar vardır. O günlerde travma yaşayanların çocuklarından bazıları şimdi o karanlık yaşam biçimine dönebilmek için cumhuriyet değerlerini kötülemekte ne kadar çabalasalar, Türkiye’nin gerçekleriyle mücadele edemezler. Yapmaya çalıştıkları fenalık kampanyası er ya da geç bir gün sönüp gidecektir.”
* * *
SAYIN Kayra, şen ve esen kalın...

Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsü

İşte Ata'nın ABD'ye hitabıÇankaya Köşkü, şimdi de Atatürk’ün ABD’lilere hitap ettiği bir görüntüsünü yayınladı. Şimdiye kadar ender yayınlanan 2 dakika 19 saniyelik görsel doküman, Atatürk’ün, ABD’in ilk Türkiye Büyükelçisi Joseph C. Grew’i kabulünü içeriyor. Atatürk, ABD Büyükelçisi’nin de yanında hazır bulunduğu görüntüde, ABD halkına hitap ediyor. Atatürk, 1925 yılında çekilen bu görüntüsünde, ABD’lilere "Muhterem Amerikalılar" diye hitap ediyor ve "Amerika milletinin Türk milletiyle beraber olduğundan şüphem yoktur" diyor.

PENGUEN KAPAK



BURADA YER ALAN YATIRIM BİLGİ, YORUM VE TAVSİYELERİ YATIRIM DANIŞMANLIĞI KAPSAMINDA DEĞİLDİR. YATIRIM DANIŞMANLIĞI HİZMETİ; ARACI KURUMLAR, PORTFÖY YÖNETİM ŞİRKETLERİ, MEVDUAT KABUL ETMEYEN BANKALAR İLE MÜŞTERİ ARASINDA İMZALANACAK YATIRIM DANIŞMANLIĞI SÖZLEŞMESİ ÇERÇEVESİNDE SUNULMAKTADIR. BURADA YER ALAN YORUM VE TAVSİYELER, YORUM VE TAVSİYEDE BULUNANLARIN KİŞİSEL GÖRÜŞLERİNE DAYANMAKTADIR. BU GÖRÜŞLER MALİ DURUMUNUZ İLE RİSK VE GETİRİ TERCİHLERİNİZE UYGUN OLMAYABİLİR. BU NEDENLE, SADECE BURADA YER ALAN BİLGİLERE DAYANILARAK YATIRIM KARARI VERİLMESİ BEKLENTİLERİNİZE UYGUN SONUÇLAR DOĞURMAYABİLİR. *************
Free META Tag Analyzer Free Hit Counters
Sitemap Generator Link Değişimi *Valid HTML 4.01 Transitional